4 Eylül 2010 Cumartesi

ben geldim.. hem de istanbul'dan..

sevgili blog,

seninle bu şekilde başlayıp hiçbir şey demeden ayrıldığımız çok oldu . bu sefer öyle olmamasını temenni ederek tekrardan yazmaya başlıyorum..

çok da yazasım var ama bir yandan da hiç yok. anlıyor musun beni? mesela şu an birden bire kaçtı.. ama yine de biraz beklicem belki gelir.. kabız olma durumu gibi oluyo bu tarz şeyler bazen..
...
tamamdır.. ben klasik olarak dert yanarak başlayım..
...

var ya.. bütün evrenin güçleri birleşmiş, ağzıma sıçmak için uğraşıp duruyor gibi hissediyorum şu ara..

geçen hafta istanbul'a gittim.. gitmez olaydım.. hasta oldum, aç kaldım, uykusuz kaldım, üstüne bir de hiç eğlenemedim.. zaten ne bekliyordum ki ya? gelmişim 25 yaşıma.. hala istanbul'a gidip eğlenebileceğimi düşünmem de ayrı bir mallık zaten.. o değil de ben eğlenmekten ne anlarım yahu.. kaç defa eğlendim sanki hayatımda.. oha amma eziklendim..

bir de baska bir yerde kaldığımda ortaya çıkan erkenden uyanıp ev ahalisinin uyanmasını bekleme sendromum pörtledi yine.. ya gerçekten her sabah tak diye 8de uyanılır mı be.. sonra bekle ki millet kalksın öğlene kadar bekle.. çıksan kendi başına olmaz..ayıp.. ne o öyle kaçar gibi.. çıkmasan olmaz..
...

veee.. şu konuya da değinmeden geçemicem.. yahu bu insanların (çoğu yakın arkadaşım) beslenme tarzı resmen bitirdi beni.. halen öğrenci mantığı hazır yiyecekler.. midem ve bağırsaklarım bu durumu tasvip etmiyorlar.. dışarıda yenen iğrenç yemekler de cabasıydı.. yemeğe iğrenç denmez gerçi.. vasat diyeyim o zaman.. ya acaba ramazan diye mi böyle oldu..

...

neyse ders olsun bunlar bana.. hatta sıralayım çıkardığım dersleri:

1) bu yaştan sonra eğlenmeyi unut.. eğlenmek kim sen kim hatta.. (hele bi de ramazanda..)
2) herkes bi mal olmuş..
3) sen de bi mal olmuşsun.. (kendime diyorum)
4) sen de aslında malsın (sana diyorum)
5) otobüs firmalarının hepsinin ağzına sıçayım... bir daha montunu almadan otobüse binme!

ha sahi.. bi de bu klima sorunsalı var.. akşam otobüse biniyorsun, zaten gece.. sıcak falan değil.. otobüste maksimum 15 kişi var.. ona rağmen klima öyle hayvani bir şekilde çalışıyor ki anlatamam..

ya otobüse bindim.. otobüse mi ayak bastım grönland'e mi anlamadım yemin ediyorum..


muavin yanımdan geçerken dedim ki;

"hacı donuyoz yeaaa.." (tabii ki böyle demedim ama buna tekabül eden bir şey dedim işte.. sonra da devam ettim)

"giderken de hasta oldum sizin bu klimalarınız yüzünden.. yeni iyileşmiştim yine hasta olucam şimdi.. " (gittim, dönüyorum yine sizin firmanızı tercih ettim mesajı veriyorum bir yandan)

sonra the muavin dedi ki;
 

"bazı müşterilerimiz ne kadar klima çalışsa da sıcaklıyorlar bir türlü yetmiyor onlara, daha da soğuk olsun istiyorlar ekikikiki"

..

daha da daha da daha da soğuk olsun diyen bir tip düşünemiyorum ben yahu.. kutup ayısıdır o anca.

dalga mı geçti lan yoksa benle? öylece bakakaldım birşey diyemedim. muavinin yanımdan sessizce ayrılışını izledim ve birşey yapamadım. tıpkı yıllarca, tombo kalemimin sıramdan yuvarlanıp düşüşünde sadece baktığım gibi. neden hiçbir seferinde o kalemi tutmak için atlamadım? refleksim yok mu lan benim?

mesela burda da refleksif olarak atlayıp muavini kafasından tutup tepedeki hava üfleyen şeylere yapıştırmam ve "kapat dedim laaaan! kapaaaaaaat!" diye bağırmam gerekiyordu. refleksif olarak yani.

neyse..

zaten yeni iyileşiyordum tekrardan öksürmeye başladım.. çantamda bulduğum bi tişörtü göğsüme koydum, kollarımı birleştirip minimum ısı kaybedicek şekilde toparlandım. sonra sağdan soldan hapşırma öksürme sesleri gelmeye başladı.. ardından herkes klimadan şikayetçi oldu. ama yine de o lanet olasıca klima inatla kapanmadı..

lakin bir süre sonra ayarı değişti. grönland'den kanada'ya geçiş yaptık... işte böyle..

ama neden kapanmadı o klima inatla.. haala düşünüyorum.. insanlar olarak çok çeşit çeşit ve garip yaratıklarız. konuşabildiğimiz halde anlaşamıyoruz. çünkü bir de ikna sorunumuz oluyor.

adamı üşüdüğümüze ikna edemedik diye yazın donarak ölecektik ha...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder