29 Haziran 2012 Cuma

tropic thunder

tropic thunder'ı izledim.. böyle tam akşam cipsini çerezini kolanı biranı vs alıp izleyebileceğin türden eğlencelik bir filmmiş..

konusu da şöyle.. bir grup gerzekle deli arası aktörü, rapçiyi, bilmemneciyi toplamışlar, başka bir deli manyağın savaş anılarından yazdığı kitabın filmini çekmeye çalışıyorlar..  konu bu..

bu kadar.. 

hehe.. dur dur anlatıcam.. tabi hepsini değil.. ya bak çok ilginç bir şey geldi şimdi aklıma filmle ilgili..


şu adamın tom cruise olduğunu anlayamadım mesela.. yani filmi izlerken anlayabilmiş olanları da tebrik ediyorum.. nasıl anlamışlar yahu.. tip zaten bambaşka bişey olmuş.. bu çeşit dansına da alışkın değiliz ki hiç.. yani şöyle birşey yapsa belki tahmin edebilirdim..


heh:)  bu filmi de izleyeli çok olmuş ya.. pek bir şey hatırlayamadım şimdi.. kesin tipik ergen olarak başını belaya falan sokuyordu işte.. ha bak sanki bi tane kadına aşık oluyordu da deli deli işler yapıyordu onun için sanki.. bir de babasının arabasını hurdaya çeviriyordu falan.. evet böyle bir şeylerdi.. 

neyse işte anası babası evde yalnız bırakmıştı bunu.. e tabi bu durumda başka ne yapacağıdı.. dans edecekti çılgınlıklar falan yapıcaktı.. evde yalnız kalıyorsan başka ne yapabilirsin ki..


eheh.. böyle yani..

..

neyse filme döneyim.. komikti ya.. yani ben stiller filmlerini pek bilmem ama bu baya iyidi sanki.. bayaa bi güldürdü beni.. robert downey jr (adamım lazarus) çok komikti hatta.. zenci rolünde :)).. bir de gerçek zenci vardı.. alpa chino.. onunla atışıp duruyorlardı falan.. jack black de vardı, renk katmış.. kurtarıyordu yani bence film.. hatta ismini bilmediğim genç çocuk bile iyiydi.. ya da benim keyfim yerinde ondan beğendim bilemiyorum.. 



neyse söyleyebileceklerim bu kadar.. yani bu blog sinema ve dizi kritiklerinin yapıldığı sanatsal içerikli bir blog olmadığından başka bir şey dememi bekleme lütfen..

tabi bir de suskunlara sayıp sövüyorum arada.. o kadar sanatsallık bulabilirsin yani burda.. neyse son olarak filmi izlemediysen ve merak ettiysen, izlemeni önerebilirim.. tee 2008 filmiymiş bu arada.. hiç duymamıştım bile.. 

bu günlük de bu kadar.. 

se yo 

28 Haziran 2012 Perşembe

meksika dalgasındaki bir küçük pançonun hazin öyküsü

yaa blog efendi işte böyle..

pardon bunu en sonda yazıcaktım.. naber nasıl gidiyor? var ya böyle şeyler yazınca kendimi deli gibi hissediyorum.. gerçi hiç deli olmadım.. nasıl hissediyorsam.. oldum mu lan yoksa?

neyse bu sefer sana ciddi söyleyeceklerim var.. yani ciddi konular var gündemimde.. merak ettin değil mi öyle ciddi middi diyince?

şöyle söyleyeyim.. yaşım olmuş 27.. bu saatten sonra ciddi konuların içerisinde mahalle baskısının gücü ile tabii ki de evlilik falan da olacak.. o yüzden sanırım bugün bundan bahediciğim biraz..

şimdi şöyle ki insanların hepsi çıldırmış durumda.. evet bu bir gerçek bence.. insanlar neden yaşadığını falan unutmuş belki hiç bilmemiş.. ben sanki çok biliyorum.. ama demek istediğim, gördüğüm kadarıyla herkesin tek düşündüğü toplumdaki genel gidişata bir şekilde ortak olmak, bu büyük meksika dalgasının kıyısından köşesinden de olsa tutmak..

yani iyi bir iş, iyi bir eş, şirin bir çekirdek aile kurmak, ev almak, araba almak, yazları tatil yapmak, dilenci para isteyince allah versin falan demek..

evet bunları yapmayı başarırsan eğer, sen de bu çılgın meksika dalgasına bir panço olarak katıldın demektir..

ne diyorum ben ya.. neyse ciddiyet.. boğaz temizleme efekti!

şimdi şöyle ki yaşım 27.. lan kompleksli gibi sürekli yaşımı hatırlatıyorum bu ne arkadaş ya.. valla insanı zorla komplekse sokuyor bu mahalle denen baskıcı ve dedikoducu yaşama alanı..

neyse bak şimdi herkes benden evlenmemi falan bekliyor.. özellikle annem.. hatta bazen çevrem o kadar istiyor ki ben bile birden kendimi çok istiyorum falan sanıyorum bir an.. bir an.. yani bir an gerçekten böyle hissediyorum yemin ederim..

ama bu yanıltıcı bir his sanki.. gerçekten istemekle istediğini zannetmek birbirine karışabiliyor..

bundan birkaç yıl önce sorsalar kesin istiyorum derdim.. o zamanlar şu an olduğum gibi düşünceler içerisinde kaybolmamıştım çünkü.. şimdi istiyorum desem belki de istediğimi zannettiğim için olacak..

neden bilemiyorum, hayattaki normal kabul edilen gidişata olan bakış açım birdenbire değişti sanki.. aslında birdenbire mi değişti yoksa aşamalı olarak mı değişti bunu da bilemiyorum.. her ne şekilde olduysa bir şekilde şu an birçok şey bana garip geliyor işte..

..

istemsizce derin bir sorgulama sürecine girdim.. yani hayatı o kadar çok sorguladım ki, insanları, amaçları, zevkleri, yaptığımız şeylerin gerekliliğini, tercihlerimizin ne kadarını bilinçli bir şekilde yaptığımızı falan filan derken o kadar çok şey düşündüm ki yani filozof olmama ramak kalmıştı sanırım.. neyse ki olmadım..

neysekideki ki benim zamanımda bitişik yazılıyordu bu arada.. sonradan ayrılmış mı ne olmuş buna.. herkes ayrı yazıyor.. hatta tdk bilene ayrı yazmış.. oysaki ben bunu bitişik olarak öğrenmiştim..

"oysaki, mademki, neyseki" bunlar japon isimlerini çağrıştırır biraz hızlı ve agresif söylerseniz, demişti dershanedeki türkçe örtmenim.. acaba neyseki yi ben kendim mi kattım araya, onu dememiş miydi.. neyse artık ben de ayrı yazıyorum..

evet.. ne diyordum..

evlilik  falan... kısfmet.. bunlar garip şeyler.. 

bunu istememek yada istemediğine kendini inandırmak diyeyim - çünkü belki de böyle yapıyorumdur farkında olmadan- garip bir şey.. yani istemek ne kadar garipse aslında istememek de garip..

bu belki de içerisinde bulunduğun durumun şu an için seni tatmin etmesiyle alakalıdır.. ne zaman tatmin etmemeye başlar, o zaman sen de hayatında köklü değişikler istersin, çocuk yapmak gibi acayip büyük sorumluluklar altına girmek falan istersin belki ne bileyim..

ama benim takıldığım nokta bodoslama bir şekilde yapılması.. yani evlilik isteyebilirsin ama ilk fırsatta gözü kara deli manyak gibi evlenmek ne bileyim bana garip geliyor.. çevremde bunu o kadar çok kişi yaptı ki.. 

insanlar bence aslında birey olarak önce kendileriyle ilgilenen bencil yapıdaki varlıklar..  kendim de dahil.. sadece bir kısmımız bunun farkında değiliz.. yada bazı şekillerde bastırıyoruz.. dur buradan bir yere varıcam..

yani demek istediğim; topluma ayak uydurmayı olması gereken salt doğru zannettiğin sürece bencilliğini unutabilirsin ama bunun mutlak doğru olmadığını düşünmeye başladığın anda artık tatminsizlik denizinde kaybolmaya hazırlanıyorsun demektir..

senin kişisel çıkarlarına uymayan bir durum olduğunda, artık tatmin olmamayı öğrendiğin için, orta yolu bulmaya çalışmak ya da çalışmamak yeni yeni su yüzüne çıkan bencil kanaatine kalmış olacak ve büyük ihtimal orta yolu bulma fikri pek de cazip görünmeyecek ve  kendin için, senin işine daha çok yarayacak başka bir yol arama fikrine itecek seni bencilliğin..

ne cümle kurdum be.. bi daha bu kadar uzun ve devrik cümle kurmayım ya ne demek istediğimi kendim de zor anladım hehe.. 

neyse işte bütün bu bencilleşme sürecinde ise, maddiyatçılığını azaltacak, seni manevi yönden tatmin edecek doğru düzgün bir amaç bulamazsan her şey çok anlamsızlaşacak..  ve anlamsızlık kötüdür... 

sanırım insanlar bu yüzden çocuk yapıyor işte.. yani çocuk sahibi olmak en büyük tatmin noktası olarak düşünülüyor sanırım.. ama bu yanlış bence.. dur gelicem oraya da..

..

ya insanlar çok garipler.. her zaman bunu derim ve laf olsun diye söylemiyorum.. çok garibiz lan..valla bak..

annem hep "insanın kendi kendine verdiği zararı 10 kişi birleşse veremezmiş" der.. aslında 10 kişi birleşse harcar bir insanı ama bu lafın altında yatan iğneleme şunu demek istiyor; insanlar olarak o kadar salağız ki, zaman zaman, seçimlerimizle kendi ağzımızın içerisine sıçmayı nasıl oluyorsa başarıyoruz.. çok ilginç ama bunu yapıyoruz.. 10 kişiye gerek yok biz kendi ağzımıza kendimiz sıçabiliriz hatta üst üste 10 defa yapabiliriz bile kafamız yeterince kaymışsa.. sanırım bunu demek istiyor..

şimdi sana yakın çevremde yaşanan aile dramında bahsetmek isterdim ama dedikodu havamda değilim hiç.. hem bu lafı da kanıtladığına dair herhangi bir kanıt da sunamam aslında sana bu konuda.. sadece aile dramı var orada..

aile dramı nerede yok ki diyeceksin.. bence de her yerde var gibi.. ben küçükken bu evde de vardı mesela.. insanlar manyak çünkü.. hehe dur tamam.. sapıtmıyorum.. ama gerçekten çoğu insanda var bi manyaklık.. ya sonradan manyıyorlar ya da hep manyaktılar gizlemeye çalışıyorlar, ya da bilemiyorum.. çoğu insanın bizzat tecrübeleyerek atlatması gereken sınav gibi bir süreç oluyor belki de manyaklaşma süreci..

..

çevremde o kadar çok mutsuz insan var ki..  artık bu mahalle baskısından mıdır yoksa standart bir yaşam tarzını aslında benimseyemeyecek kadar bencilleştikten sonra yine de bunda direttiklerinden midir, sanki kendilerine ait olmayan hayatları yaşıyor insanlar..

sen de bak çevrene bulursun kesin böyle örnekler.. tabi maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki en üst basamağa tırmanmak suretiyle kendini gerçekleştirebilecek kadar aşmış insanlarla bir arada yaşıyorsan hiç görmemişsindir.. ama  görmemen mümkün değil.. görüşmüşsündür illa ki.. o basamaktaki insanların sayısı çok çok azmış çünkü.. o basamaağa çıkmak kolay değil arkadaş..

..

neyse işte ben de bir gün çevreme baktığımda dehşet içinde ne yaptım lan ben, nasıl bir yola girdim demekten korkuyorum.. pişmanlıklar içerisinde sağa sola saldırmaktan, kendimle birlikte çevremdeki insanları da mutsuz etmekten, kısaca aile kurmak kadar ciddi bir işin içerisine girip de bunun toplu sıçış ile sonuçlanmasından çok korkuyorum lan.. valla..

mutsuz olmaktan, mutsuz olmayı geçtim, mutsuzluğu kendim seçmekten korkuyorum sanırım..

yanlış tercihlerde bulunmaktan, yapamayacağım şeyleri yapmaya kalkışmaktan, yada yapabileceğim halde yapamayacağımı düşünerek kendimi mahrum bırakmaktan korkuyorum.. 

yani bir insan bile bile mutsuzluğun üzerine yürüyebiliyor bazen.. o kadar aceleci oluyor ki nereye gittiğine bile bakmadan yürüyor öyle.. sırf bir yerlere varmak için, yürümüş olmak için yürüyor.. yerinde saydığı, ya da toplumun onu yerinde sayıyor olarak algıladığı her an, amaçsızca bir yerlere varmak için bodoslama dalıyor bir kapıdan.. yeter ki çizgiden çıkmamış olsun..
..

daha önceden de evlilikle iligi bir yazı yazmıştım.. heralde insan ne çıkarsa bahtıma kafasına girip fazla didiklemediğinde hazır olabiliyor evliliğe tarzı bir şey demiştim..

çünkü didikledikçe uzaklaşıyorsun o kafadan..

belki de işin sırrı yaştadır.. yani yaş ilerledikçe cesaretsizleşiyorsundur o kadardır mesele..

düşünsene tek başınayken basit olan hayatı bir anda alıp komplike bir şeye çevirecek ve sen ne olup bittiğini anlamadan bir sürü şey için tasalanırken bulacaksın kendini.. bunun için cesaret lazım..

neyse sıkıldım.. çok sıkıcı bir yazı oldu sanırım bu..

ya ama bazı şeylere gerçekten uyuz oluyorum ya.. gerçekten anlamıyorum.. insanlar nasıl böyle olabiliyor? ben neden olamıyorum..

sanki sırf birşeyler yapmış olmak için yapıyor herkes.. hiç dur ya ben bunu yapıyorum ama gerek var mı ki diye düşünmek etmek yok.. yada başka şeyler yapmam da lazım mı acaba diye.. her şey sıralı, her şey olması gerektiği gibi.. her şey aynı..

ya ben neden mayak gibi yaşamda acayip amaçlar falan arıyorum..

yani öyle you are the chosen one durumları falan gibi özel bir amaç falan yoktur da ne bileyim başka bir şey yok mu ya? yani ben de neden ısrarla ee aile kurdun ettin sonra? diye düşünmekten alamıyorum kendimi.. ee sonraymış.. sonrası falan yok işte lan.. o kadar demek ki.. yada var dur bak şöyle izah edeyim..  dur edemedim.. ya aslında demek istediklerim başka da diyemiyorum.. kelime dağarcığım sınırlı sanırım.. az kitap okumaktan.. eheh:)

neyse yani demek istediğim; bir kısım insan içerisindeki boşluğu panço olarak doldurmaya çalışırken bir kısım insan da çitos gibi yaşıyor.. çünkü sanırım insanların içindeki boşluk her zaman aynı şekilde dolamıyor.. yada zamanlama falan önemlidir işte sadece ne bileyim..

ya da belki de şu kendini gerçekleştirebilme muhabbetini yaptıktan, yapabildikten sonra çoğalma olayına girmeli insanlar.. ama o ne ki?

çoğu zaman, yıllardır ısrarla yüceltilip duran, insanların en büyük ortak noktası olan aile kurma işi, insanın kendi kendini hapsettiği birtakım sorumluluklar silsilesine dönüşüyor gibi sanki.. ve insanlar bu yüzden mutsuz oluyorlar.. tatminsiz oluyorlar.. demek ki insanın tatmin olması sadece iki cinsellik ve çocuk pışpışlayıp sevmek ile olamıyor..

belki de oluyordur bazı insanlar için.. bazı insanlar için olamıyordur ne bileyim.. ne bileyim lan ben? neden böyle konularda yazıyorum.. hatta ne diye düşünüyorum ki bunları.. en güzeli düşünmeden yaşamak..

ben niye tatmin olamayacakmışım arkadaş.. ne korkuyorum ya.. bırak yea..

neyse..

..

dur dur olayı çözdüm..

mahalle de baskıcı.. baskı altında sinir stres yaratıyor belli ki.. belki  de çok normal şeyler bu yüzden garip gözüküyor bana.. uzak yada yetersiz gözüküyor.. ya da ben kendim yetersiz gözüküyorum kendime.. oha.. olabilir  bilemedim..

ama gerçekten.. belki de en nihayetinde hepimizin olup olabileceği bir küçük pançodur.. en fazla, biraz farklı olabilirsek geleneksel patates cipsidir.. ama yine gelenekseldir.. geleneklerden şaşmamak lazım.. bu konunun özeti budur.. yuh.. amma salakça bağladım..

.

öf ne diyorum ben ya canım da cips istedi.. lays falan yok mu yahu evde.. lays fırında çıkmış hem çok güzel gözüküyordu.. göründüğü kadar güzel midir ki..

hepimiz göründüğümüz kadar güzel miyiz acaba.. hepimiz göründüğümüz kadar zararsız mıyız acaba.. ya da göründüğümüz kadar güvenilir, göründüğümüz kadar hazır mıyız.. oha böyle şeyler yazınca yine ciddileşir gibi oldu yazı, tam bitirmek üzereyken olmaz böyle..

neyse bu da böyle acayip bir yazı oldu.. ama olsun zaten gördüğüm kadarıyla bu konularda ben dahil herkes saçmalıyor.. görmediklerimi bilemem..

bu arada dikkat ettiysen geçen gün çocuklara kızmalı etmeli dedim, bugün de çocuk öyle nihai amaç olamaz falan demeye getiriyorum lafı.. resmen çocuklara düşman kesildim..hehe

neyse bu kadar çocuk düşmanlığı yaptığım yeter sanırım..  en iyisi kop kop birşeyler dinlemek.. kafayı dağıtmak adnan hoca'ya bağlamak..

tarzım da iyice değişti zaten.. disko topu da alıcam odama..

23 Haziran 2012 Cumartesi

sıkıldım be ya

bu aralar sürekli sıkıldım sıkıldım diyip duruyorum 

sanki devamlı sıkıldım dersem sıkıntım geçecekmiş gibi..

..

dün suskunların finalini izleyememiştim.. bugün izledim.. lan ben neyse birşey demiyorum..

valla demicem artık yetti be.. 2. sezonu da izlemiycem.. 

ya dayanamıyorum bir şeyler demem lazım.. 

o ne o öyle be kardeşim ya.. irfanı o kadar mahvedecez dediler dediler, ondan sonra bir avuç veledin ortasında bırakıp bir de heheyt diye gülüyorlar falan.. ya ben yanlış mı anladım daha mı başka oldu yoksa her şey? ama sanki bu kadar oldu.. müdür de gitti zaten.. soona hesaplaşçaz seninle dedi ona ecocettin, e o gitti, irfanı çocuklar iki sopaladı, gazohattin kaçtı.. bu ne biçim öç alma işiymiş kardeşim ya.. bir de oh be bitti falan diyorlar.. bir sevinmek bir mutluluk bir göz yaşı ki sorma..

neyi kutluyorsun arkadaş? mallıkta seviye atlamayı mı? nedir yani..

ne gerizekalılıktır bu..

aman neyse bitti gitti de kurtulduk.. 

ben biraz 30 rock falan izleyeyim de kendime geleyim.. benim moralimi düzeltse düzeltse o düzeltir.. yalnız devamlı bir şeyler izliyorum, hiç okuma etme yok.. öyle faideli şeyler yapmam ben..

valla ne biçim insan oldum çıktım ya.. neyse ki vaktinde rus edebiyatından bir iki kitap okumuşluğum var da konusu açılırsa falan işime yarıyorlar..

öf valla çok tiksindim kendimden.. neyse geçer..

..

ya şu annemle babam bazen beni gereğinden fazla pışpışlıyorlar hadi geç oldu yat da yat diye.. çocuk muyum ben uleyn!.. hakkaten bunların kafalar güzel ha.. meşgale oldum resmen hayatlarına :)

aman az yemek yiyorsun zafiyet geçireceksin, yok çok bilgisayara bakıyorsun gözlerin bozulcak.. haydaa 12 yaşına geri döndük..

..

bir süredir kaçta yatarsam yatayım yatınca uyuyabiliyordum. ama o lanet olasıca sorun dün yine hortladı.. sabaha kadar ara ara uyandım.. sanki yine panik atak benzeri birşeyler olur gibi oldu..

hay sıçayım dedim ya..

neden olmuş olabilir diye düşündüm.. yaşadığım atraksiyonlu 2 günün bir etkisi olmuş olabilir mi acaba dedim.. eğer öyleyse, arkadaş bu ne ya?

sosyofobik miyim lan ben yoksa? akrabafobik miyim? sünnet düğünüfobik miyim?

neyse işte.. bir şeylerin fobisi kesin var da kim bilir nelerin fobisini karıştırıp mix yapıyorum.. harbiden ya.. bir zamanlar karanlık fobim de vardı zaten..

ya da yoksa annem haklı mı.. ben üşüttüğüm için mi bunları yaşıyorum ki.. üşütüp duruyor muyum devamlı? üşütük müyüm ben?

..

hava çok sıcak.. ama çok mutluyum.. çok sevinçliyim.. hatta daha da ısınıp artık askılıyla bile dururken fenalık geçireceğim günleri iple çekiyorum.. artık gelsin o günler gık demicem bu yaz..

..

dün yeni nesil veletlerden iki tanesi odamda yatağımın üstünde tepişirken sıcakladılar heralde..  bi tanesi klima yok mu diye sordu..yok deyip salona yolladım tepişkenleri.. orası serindir hadi kış kış dedim.. camı açmak akıllarına gelmedi neyse ki..

şu çocuklara bak ya.. klima isterler, bilgisayar isterler, telefon isterler, devamlı bağırarak konuşmak isterler, her dedikleri olsun isterler.. bu ne kardeşim ya.. biz böyle miydik? gittiğimiz yerde uslu uslu oturur, eve gitmek istesek bile asla ne zaman gideceğimizi insan içinde sormaz, gizli kuytu bir yer bulursak orada sorar, babamın bir kaş göz hareketiyle hizaya gelirdik..

bu şekilde yetiştirilmenin sonucu olarak her ne kadar çeşitli fobileri olan, hafif psikolojisi bozuk ve özgüveni düşük bireyler olmuş olsak da, genel olarak idare ederiz bence.. 

hehe

adin görüşürüz

22 Haziran 2012 Cuma

reunion

bugün uzun süreden beri ilk defa bu kadar fazla misafir geldi bu eve.. akrabalar..

dün bir sünnet düğününe teşrif ederek buluştum kendileriyle.. sonra nasıl olduysa anlık bir gazla taa benim küçüklüğümdeki gibi, o yılbaşılarda tombala oynanan zamanlarda olduğu gibi bizde toplanma kararı alındı.. ve bu akşam da onlar teşrif ettiler efendim..

neyse sünnet düğününe geleyim asıl ben.. bu içerisinde kesme işlemi göremediğim ve sadece bir çeşit kutlamadan ibaret olan şeysiden sonra akrabalarımla farklı dünyaların kafalarını yaşadığımızı bir kez daha anlamış bulunmaktayım.. bildiğin ayrı dünyaların insanlarıyız biz.. gerçi bunu çoktan anlamış ve kabullenmiştim lakin bu sefer belki daha çok uyum sağlarım demiştim ama yok.. anladım ki yok..

yani mehter takımının önünde tahterevanda taşınan çocuk mu ararsın, şehzade mübarek, gelin ve damat gibi giyinmiş anne baba mı ararsın. valla söylemeseler biri evleniyor sanacaktım.. zaten evli olduklarını bilmesem hakkaten bir an öyle sanabilirdim yani.. eheh.. yani senin anlayacağın bir ihtişam bir şatafat ki sorma.. vay anasını dedim.. ama bu daha başlangıç..

en baştan anlatayım.. mehter takımı eşliğinde 50 tane marş dinledikten sonra sanırım lady in red eşliğinde gelin ve damadın :) pardon anne babanın ilk dansı ile muhteşem gece başlamış oldu.. lan mehter takımından sonra lady in red ne lan..

bir süre daha yabancı slow takıldıktan sonra beklendildiği üzere çifte telli ile göbek atma kısmına geçildi.. bu kısım oldukça uzun sürdü.. hatta bir türlü bitmek bilmedi.. tahammül sınırlarımın zorlandığı anlardan birini daha yaşıyordum senin anlayacağın.. lakin ben bu sınır ihlalini birçok kez birçok farklı durumda yaşamışımdır.. o yüzden alışkınım bir yerde.. yani içerisinde bulunacağım her durum benim tahammülüme göre olsaydı ohooo.. sen idare edeceksin arkadaş.. tahammül edeceksin..

neyse işte gece böyle göbek atmalı çiftetellilerle devam etti falan en sonunda da dansöz çıktı.. evet dansöz.. hayatımda ilk defa dansöz izledim.. bu arada düğün havuz başında, açık havadaydı o yüzden bir yandan da hafiften bir ürpermedir üşemedir yavaş yavaş yoklamaya başladı beni.. hemen ısınmak için dansözün karşısına çıktım ve karşılıklı kıvırtmaya başladık.. daha doğrusu o kıvırtıyor ben adnan hoca dansı yapıyorum.. öyle bir durumdayız..

şaka lan.. ama dansöz de dansözdü ha.. o kıvırtadursun millet de çılgın gibi para saçıp duruyordu buna.. kimisi donuna takıyor kimisi tepesinden yağdırıyor falan.. vay arkadaş ben de istiyorum ya..  hele bir tane yaşlı adam vardı kimin nesiydi anlayamadım ama etrafa dolar saçıp duruyordu.. gerçi onlar 1 dolardır kesin.. neyse çok şirin bir suratı vardı.. size dede diyebilir miyim, demek istedim ona da.. hem belki bana da para verirdi.. lan ne bu lan para para para napolyon oldum iyice.. 

anladım ki hayat paranın etrafında dönüyor.. bu da başka bir yazımın konusu olabilir belki ilerde.. ekonomiden de pek anlamam ama olsun sallarım birşeyler.. her halükarda okuyorsun zaten.. evet sana dedim..

neyse yani böyle işte.. şok oldum lan dün.. annemlere anlattım eve gelince onlar da şok oldular.. lan biz sosyeteye falan karıştık da benim mi haberim yok.. anlamadım ki.. mekan da acayip lükstü.. yiyecek içecek servisleri falan pek bir ihtişamlı idi.. yada ben evden gezmek için en fazla bi tane alışveriş merkezine gidip yemeği de burger king'te yediğim için bana öyle gelmiş olabilir, bilemedim şimdi.. 

eve de gece ikide geldim zaten.. mekan sahipleri kapattık artık bitti gidin diyorlar benim akrabalar kafayı çizmiş, hala daha müzisyenlerden iki tane çalgıcıyla şarkı söyleyen kadını tutmuşlar şunu da söyle bunu da söyle diye tutturuyorlar, artık ne kadar para sokuşturdularsa ceplerine bu çalanlar da kıramıyor söylüyorlar falan "abi bu son bak ama" diye diye.. ses sitemi vs herşey sökülmüş masalar toplanıyor kimsecikler kalmamış, bunlar masa başında istek parça olayını kapatamıyorlar bi türlü.. ben de nasıl üşüyorum eve gitmek istiyorum bilemezsin.. artık donma aşamasındayım dişlerim birbirine çarpmaya başlamış o derece.. şarkılardan hiçbirinin sözlerini bilmeyişim de cabası..

neyse.. işte herkes deli içti.. rakılar su gibi aktı.. ve bunun üzerine herkes eve yine kendi aracıyla döndü.. o da ayrı bi ayıplanması gereken durum aslında ama neyse valla beynimin ayıplama merkezi çok yorgun.. o yüzden umursamama merkezine naklediyorum bu durumu şimdilik.. yani bu aralar devamlı birilerini bir şeyleri ayıplıyorum sana anlatmadım ama çok ayıplıyorum insanları bu ara.. sıkıldım ayıplamaktan..

artık biri alkollüyken ciddi anlamda başını yada daha önemlisi başkasının başını derde sokarsa o zaman doğrudan suçlama merkezime naklederim olayı.. merkezden, "suçlusun pislik" çıktısını alıp eline de veririm.. yani bak işte hayat böyle.. iki kişi var diyelim.. ikisi de alkollüyken araç kullanıyor.. biri tesadüf mü diyelim şans mı diyelim kader mi diyelim birine çarpıyor, diğeri hiçbir şey olmadan evine varıyor.. hangisi suçlu? çarpan adam.. diğeri? o suçsuz.. kimseye çarpmadı çünkü..çarpınca suçlıcaz.. çevirmeye yakalansa o da suçlu olacak tabi ama yakalanmadığı sürece, bizler onu suçlayamadığımız için suçsuz sanırım.. hadi suçlayamıyoruz tamam da ayıplayamıyoruz bile..

yani biliyorum alkol alınca her zaman kaza yapılacak diye bir şey yok.. yani ben de biliyorum körkütük olmadıktan sonra algıların o kadar da karışmıyor olabilir.. alkole dayanıklı olabilirsin.. ama şu bir gerçek ki alkolle gelen bir deli cesareti oluyor.. işte asıl o zaten başını derde sokabilecek olan.. bir olmaz iki olmaz.. ... yüzellisekiz olmaz.. ama yüzellidokuzda olabilir..

ve yasalar da belli.. aynı kazayı alkolsüzken yaşadığında ve alkollüyken yaşadığında alacağın tepki farklı.. sanırım biraz daha düşünceli olmamız gerekiyor..

..

neyse bugün de bize geldiler topluca.. ayrı dünyaların insanları olarak bizim evde buluşmuş olduk..

..

bu arada toplumun kanayan yaralarından bir tanesi; çocuğuna sahip çıkmayan misafir türüdür biliyorsun.. gerçi bu çocuklar da ele avucu sığmıyor ama sahip çık kardeşim ya. git abla sana bilgisayar açsın, demek yok öyle.. zaten önceki bilgisayarım bozuldu gitti çöp oldu, buna karşı aşırı hassasım.. öyle tuşlara hunharca basacak çocuğun eline teslim etmeye hiç niyetim yok.. gözüm gibi bakıyorum lan ben buna.. git abla bilgisayar açsınmış.. sen ver telefonunu oynasın lan it.. hayret bir şey.. dur dur sinirlenmeye başlıyorum sanki.. dur konuyu değiştireyim..

ya da doğrudan gidip yatayım..

ne biçim gündü ya..

7 Haziran 2012 Perşembe

has kemirgensin gazo

:))

olum manyak mısınız ya.. lan o gazanfer ne öyle lan.. ne kemirgenmiş arkadaş.. 

hayır ben dalga geçiyordum kemirgen falan diye, bunlar burayı mı okudu ne yaptı da esinlendiler.. adam önüne geleni ısırmaya başladı.. düşmanlarını kemire kemire yok ediyor..

yahu sen sırf "kemirme" silahınla nasıl bir polis aracından kurtulursun tutuklu halde.. çüş yahu.. valla bunlar da izleyiciyi iyice geri zekalı belledi heralde.. böyle fantastik kaçışlar falan..

ya bu arada geçen hafta da bir şeylere sinir olduydum da unuttum şimdi..

ha hatırladım.. o gazonun çocukluğunda, çocuğa "yapmıcam etmicem ben böyle bir insan değilim" diye vicdan yaptırıp ondan sonra da çocuğu iki lafla ikna edip, eline de çakıyı tutuşturup onu bunu kestirdikleri için kızdıydım..

yani orda irfan çakıyı uzattığında hemencecik aldı lan.. insan direnir. ben olsam direndirirdim bunu, irfana da gazonun elini tutturup kendi elini kestirirdim.. bir nevi vampirlerin vampir yapıcakları kişiye kendi kanlarını içirmesi gibi.. :) sonra işte gazanfer de irfanın elini kolunu kestikçe kendinden geçer, çılgına dönerdi falan :s  yani orada gazonun dark side'a geçişi daha anlamlı olmalıydı bence ne bileyim..

ya ben salak mıyım ya.. neden bunlara kafa yoruyorum? hayır ciddi ciddi düşünüyorum yazıyorum ediyorum..

bana ne ya..

bari final yapsa da 2. sezona falan maruz kalmasak..

hayır yani tam dedim lan haksızlık ediyorum, aslında kurgu kurtarıyor falan diye.. son anda yine dayanamayıp saçmaladılar..

gerçi saçmalıkların sayısında düşüş var gibi.. ama olsun yine de o polis aracının bir kemirme vakasıyla duvara toslaması affedilemez.. nayır.. yapamam bunu..

ayrıca habire "sesini kaydettim, aha da sıçtın" tirpleri de baymadı mı yahu.. birileri birşey itiraf ediyorsa artık biliyoruz ki sesi kaydediliyor.. ya da biriler dinliyormuş falan işte..gurur herşeyi sökülürken dedim zaten heralde şu an bütün emniyet dinlemekte.. çünkü bu dizide boşa itiraf olmaz.. bu arada ordu toplamışlar resmen okula o da ilginçti..

ha bak ama gazonun evindeki konuşmaların ne işe yarayacağını yada işe yarayıp yaramayacağını tahmin edememiştim.. yani o kadar da değil tamam.. hakkını da yemeyeyim.. zaten diyorum aslında fena değil de işte..

yani ne olcaksa olsa bitse de tadında bıraksalar.. 

..

zaten kim milyoner olmak isterde eşortmanın doğru yazılışını sordu.. neden eşofman diyorlar şuna anlamıyorum.. ne çirkin bir kelime lan bu..

annem de zaten hemen "eşortman di mi?" dedi.. tabi öyle sanacak biz de onun yüzünden böyle bildik yıllarca.. şirin şey.. hayır eşofman dedim, a aaa diye bir feryat etti.. ama bence çirkin, biz eşortman demeye devam edelim dedim.. 

bakıyo öyle.. ne şirin ya..

yıllardır şu kelimeyi bilirim de hiç eşofman demem.. eşortman derim inatla..

eşortman ulan!

2 Haziran 2012 Cumartesi

snow white and the huntsman


vay arkadaş..

hayatımda bu kadar tatmin etmeyen bir film daha izlemiş miyimdir bilmiyorum.. kesin izlemişimdir ama şu an hatırlamıyorum.. bunun etkisi sürüyor halen..

yahu.. bana kalsa zaten hayatta bu tarz bir filmi sinemada izlemezdim ama işte arkadaş aradı, ne pinekliyon evde dışarı çıkalım dedi.. yemek yiyelim sinemaya gidelim diyince bir an bayaadır fast food yememiş olduğum aklıma geldi ve zaten yemek de yememiştim daha ve  çok canım istedi biliyor musun.. tamam lan dedim.. hadi çıkalım..

filmde bi bizim gibi salaklar bir de ergenler vardı.. bizim gibi salaklar da çift olarak bulunuyorlardı.. yani açıkçası arkadaş grubu olarak pek kimse yoktu, diyorum ya gidilmez bu filme.. neyse biz de gay bir çifttik belki ne biliyorlar canım?

..

yani filme dair güzel diyebileceğim tek kısım the huntsman abi idi.. hey yavrum be.. breh breh dedik yani.. vay anasını ulan dedik.. analar neler doğuruyor şeklinde ağzımızın suları aka aka izledik ki  bir an ikimiz de çok korktuk snow white hanımkızımızın yavuklusu william olacak diye..

william ne lan.. orada kapı gibi huntsman varken william da kimmiş.. 

filmden çıktığımızda "film beni hiç tatmin etmedi" dedim arakadaşa.. o da "ben severim böyle çocuk filmlerini" dedi.. dövecem yahu.. o kadar dedim girmeden önce "bak orada prometheus var, iyi birşeye benziyor, ona girelim" dedim ama dinletemedim.. tutturdu snow white da snow wihte diye.. neyse yemeği ben seçtim madem filmi de o seçsin bari dedim zorlamadım çok.. ona kalsa yemek olarak da iskender yiyecektik.. yesemiydik be?

yani önümüzde iki seçenek vardı.. 

ya burger king+snow white 

yada iskender+prometheus..

ikincisi daha delikanlı gibi geldi değil mi? belki de o yüzden ilk seçeneği gerçekleştirdik.. ne alaka ya.. yani bazen neden böyle sınırsız saçmalayabiliyorum bilmiyorum inan.. hehe:)

..

neyse ya filmden bahsedecektim güya.. bi türlü odaklanamıyorum.. lan valla çok geyikti ya.. sakın gitme.. bekle torrente düşsün indir izle evinde mis gibi.. ha ama dersen ki ben de huntsmanı eşek kadar perdede gözüm doyana kadar izlemek istiyorum, tabi birşey diyemem..

huntsman bu sonuçta.. herkes için chp.. pardon herkes için huntsman.. birimiz hepimiz hepimiz huntsman için.. bir elin nesi var iki elin huntsmanı olur muhtemelen.. 

yani anlarım seni de.. anlıyorum.. o kadarcık empati kurabilirim.. 

ya da şimdi bilemedim belki de kötü kalpli cadı ravenna ablamızı görmek istersin.. o da kabulumdur.. ama öyle pek görünmedi.. baştan söyleyim.. hatta bir noktadan sonra artık devamlı çirkinleştirilmiş bir charlize theron ile karşı karşıya kaldık ki arkadaşım yaşlı ve çirkin halinin bile kristen stewart'tan güzel olduğunu iddia etti.. kıskınıyor ya bellayı.. bırak boşver :)

bu arada, ben olsam snow white için bu kadar bellalıkla etiketlenmiş, fazlaca ün yapmış biri yerine alexis bledel gibi yıllar önce rorylikle ün yapmış fakat ünü yıllar önce olduğu için biraz sönmüş, pek hatırlanmayan ve daha masumane güzelliği olan birini düşünürdüm ne bileyim.. yaşını da belli etmiyor zaten.. hem de daha beyaz.. snow diyonuz abi.. acaba onlar da düşündüler mi.. düşündüler de alexis bledel mi kabul etmedi..

ama o da o kadar savaş çığırtkanlığı yapabilecek bi tip değil sanki.. çok masum be.. valla bu adamların da derdi dert.. rol için tam adamını bulmak da zor iş olsa gerek.. böyle cuk diye oturacak karaktere.. mesela huntsman gibi.. bak yine döndüm dolaştım huntsmane geldim.. rüyalarıma falan girecek.. olsun zaten bu aralar rüyalarım pek sıkıcı.. renk katar ne bileyim.. chris hemsworth'muş bu arada adı.. böyle gözüm bir yerden ısırıyor gibi geliyor bir yandan ama sanırım tanımıyorum ben bu adamı ya.. thor serisini de izlemedim zaten..

aman neyse ya ne bu böyle ergen gibi.. ergenler takar böyle ünlülere.. bu ne arkadaş.. yaşım olmuş 27 hala daha filmde gördüğü tipi sayıklayan ergen salaklığı mı edeceğim.. tamam bitti bu kadar huntsman mantsmın..

bu ne lan.. yok işte huntsman falan.. herşey yalan.. herşey boş yalan dünya sana hasret bize kurşunlar ne bileyim..

yok be o öyle değildi..

sana sevdanın yolları bana kurşunlar idi.. kayahan abi de az dertli adam değil yahu.. 

depsresifleşmek istedi mi çok sağlam depresifleşiyor.. 

bu ne yahu kurşunlar falan.. ölmeye değer mi abi bi huntsman için..

hem renkli gözlü yani ben sevmem aslında.. valla hiç bugüne kadar mavi gözlü yeşil gözlü falan insanlara çarpılmamışımdır.. ama huntsman başka.. o başka.. onun yeri ayrı anladın mı ayrı!

:D

tamam lan yeter.. valla şaka yapıyorum.. 

..

ama renkli göz olayında ciddiyim.. nedense genelde pek hoşuma gitmez.. yani güzeldir falandır filandır ama beni pek etkilemez.. millet kıvanç tatlıtuğaaaaaa diye ağlanırken ben bakıp mıyk derim falan.. yani böyle bir omuz silkerim.. bir yaka silkerim bir caka satarım.. ne yaptığımı kendim de bilmem..

ama cidden yani gelse şurda önümde diz çökse istemem şu kıvanç tatlıtuğ'u.. :) gelme kıvanç duydun mu.. asla kabul etmem.. 

aslında hafiften andırıyor huntsman'ı ama ne bileyim ya.. kişisel bir gıcığım mı var acaba anlamadım ki..

neyse yani böyle.. en güzeli siyah göz kahve göz bilemedin ela göz.. valla bence daha güzel..  yada insan kendine benzer insanlardansa zıt olanları beğeniyor demek ki..  ya da genellemeyeyim şimdi, ben öyleyim heralde.. hem mavinin yeşilin derdi çok.. güneşte kısacan edecen..(sanki diğerleri kısmıyor) gerçi güneş gözlüğü denen bir şey var ama tabi ben mal bir insan olarak hep evde unutuyorum şunu.. ondan sonra gözler şıpır şıpır, kısmışım önümü göremiyorum falan.. iki göz iki çeşme insanlara çarpa çarpa yürüyorum derbeder halde sonra sevgilimden falan ayrıldım sanıyorlardır belki de..

yok lan ondan değil.. güneşten güneşten.. lan valla yok bişey.. huntsman'la aramız iyi merak etmeyin.. öhöm.. pardon.. dilim sürçtü ondan şeyoldu öyle..

tamam valla yetti bu kadar.. geyiğin bokunu da çıkardım sanırım artık bitirebilirm yazmayı..

hem böyle konuşunca kendimi kötü hissediyorum, aldatıyor gibi hissediyorum.. yani ne bileyim keanu reeves benim ilk göz ağrım.. 

yerine sevemeeeeem 

tamam be tamam.. valla ben bile iğrendim artık kendimden bu akşam :)

hadi..

se yo