30 Temmuz 2012 Pazartesi

isyeeaaan

bu ne beeeeeeeeeeeeeeh

ya kaç gündür havada bi nem var.. deli ediyor beni hasta ediyor.. gerçek anlamda hasta ediyor.. %80lerde nem var yahu ben alışkın değilim böyle şeylere.. aha bak şimdi baktım %78..

terim kurumuyor.. ondan sonra geceleri hava soğuyor iyice, terli terli hasta oluyorum oram buram tutuluyor bu ne ayol.. ayol? geçen gün mesela sabahın köründe bi uyandım donuyorum.. bi yandan da tenimde bi yapış yapışlık var.. hem terliyim hem donuyorum.. işte öyle bir şey diye şarkı söylesem yakışır bu duruma..

bak şimdi de sivri sinek geldi bi tane..

zaten her yanım yapış yapış.. daha yeni suyun altından çıktım aha şimdi yine terledim.. yattığım yerde terliyorum zaten.. yatağa yatmadan havada uyumam lazım..

hakkaten klima mı alsam ne yapsam.. 

ben de çok memnuniyetsizim ha.. kışın da boğazım kurumuş bir şekilde uyanınca delleniyorum.. yazın nemden kışın kuruluktan şikayetçiyim.. her yaz klima her kış buhar makinası almayı düşünüyorum hiçbir yıl hiçbir şey almıyorum..

..
valla ne olacak benim bu halim.. çok isyankar oldum.. neyse şu sivri sineği bi öldüreyim de geçer belki.. 

yanağım kaşınıyor yanağımı soktu sanırım kaşla göz arasında.. yüzüme yüzüme saldırdı az önce.. ne ara kondu da soktu nasıl yapar bunu ya.. 

allah belasını versin bu sivrisineğin.. 

bu ekosistemin de ağzına sıçayım.. kesin bu sivrisinekleri de bi görevleri bişeyleri var diye savunur şimdi.. 

bak şimdi de kötü hissettim kendimi böyle dedim diye.. doğadaki zehirli akrebe bile (oha) saygı duyacaksın derdi biri..  kimdi o ya.. kimse aklımı fena karıştırmış burda haşere takımıyla karşılaşsam bile hazırola geçip selam vericem nerdeyse.. o derece acayip biri oldum.. börtü böceğe karşı saygılıyım, hırsım yok bir şeyim yok, nirvanaya ulaştım ben galiba..  az önce de son açılmamış çakram açıldı sanki.. ya da sadece boynum kütledi bilemiyorum.. neyse ne keşiş olmam lazım benim..

ben gidiyorum..

tapınağa yerleşicem..

sana keşmekeş dolu hayatında başarılar diliyorum.. 

ben sakinliğin ve dinginliğin içerisinde yaşamaya gidiyorum..

anladın mı gidiyorum..

bi daha da gelmicem..

üstelik çok uzağa gidiyorum..

uzakdoğuya yerleşicem.. kore yada japonya olabilir..

hayır izlediğim filmlerin falan etkisi yok bunda..

sadece onların keşişlikleri daha güzel..

neyse..

bye

kendine iyi bak.. 

dondurma yersen üstüne su iç mutlaka..

senin iyiliğin için söylüyorum..

hoşça kal..

sayonara..

çinden bir şey ister misin?

istiyorsan git kendin al çünkü oraya gitmicem..

zaten japonyadan da bir şey de getiremem..

dönmicez dedik ya.. oralarda yaşıcam sonsuza kadar anlamıyor musun..

ve tapınakta olucam.. sana bir şeyler yollayabileceğim bir kargo şirketi de olmayacak gittiğim yerde.. olsa da yollamam zaten..

hem çin malları iyi değil boşver..

gerçi çine gitmiyorum..

neyse..

bundan sonraki hayatımı bol bol meditasyon yaparak ve düşünerek geçirmek üzere gidiyorum..

bir şey bulursam çaldırırım..

hadi..

..

eğer gelmek istersen şurda olucam..
http://www.imdb.com/media/rm974428160/tt0374546

kayığa atla gel.. çocuk getirir..

para isterse döv..

neyse ya bi veda edemedim kırk saattir..

hadi gidiyorum..

ühü..

baybay

27 Temmuz 2012 Cuma

oldu mu şimdi ulan

bu sabah bi kalktım çok fena boynum tutulmuş.. 

hayatımda ilk defa kas gevşetici içtim.. çok kötüydü be.. valla.. 

biraz rahatladım sanki fekat halen biraz kıpırdatınca ağrıyor.. dün gecenin bilmemkaçında fenalık basması sonucu balkona çıkıp oturdum iki saat ondan mı oldu acaba ya.. ya var ya çok nazlı yetiştiriyorum kendimi.. bir de klima alıcam diyorum.. geberirim heralde iki güne.. hem klima alıp ortamı serinleticez diye o kadar enerji harcayıp dünyanın klimasını iklimini şeyini bozuyorsun bir yandan.. bak şimdi.. oldu mu şimdi oldu mu ya.. anlamak istemiyorsun ne demek istediğimi hehe bak ya aklımda kalmış bu şarkı da..

hem yan çizeceğim belliydi zaten.. ben aslında hiç inanmamıştım alacağıma.. sen inanmış mıydın? inandıysan beni hiç tanımamışsın demektir.. yuh sana.. 

neyse zaten bak boynumun tutulması da bir işaret olmalı.. alma diyor bana.. o yüzden tepede jooshin'in yıldızı belirip de bana yeni bir işaret gelmedikçe asla almayacağım..

bugün film dizi arşivime baktım biraz.. ne izlesem ne izlesem diye düşündüm.. sonra garip bi dizi  buldum.

the legend - four gods


ilk bölümü biraz komikti sanki.. ama fena değil sanırım izlicem.. jooshin'in yıldızı belirdi o kadar.. merak ettim şimdi neler olacak.. ayrıca o sae-oh mudur nedir ne biçim hatunmuş ya çocuğu doğurup savaşa gidiyor falan.. vay anasını dedim.. kahpe bizans aklıma geldi.. orda da çocuğu doğurup ben tarlaya gidiyom diyordu ya kadın :))
neyse sanırım beğenicem.. tabi belli de olmaz.. bakarsın beğenmem.. ama sanki beğenicem.. neyse izledikten sonra yazarım..  belki de yazmam.. sağım solum belli olmaz.. zaten neden şu bloğa gelip bir şeyler yazıyorum bilmiyorum.. rahatlıyorum sanırım.. 

yani hiçbir arkadaşıma söylemedim bu bloğu.. tamamen rastlantı eseri gelip geçenler bakıyor arada, ya okuyor ya okumuyor..söylesem mi acaba ya insanlara.. ya süper şeyler yazıyor olsam hadi söyleyim diyeceğim de ne bileyim ya 'günlük saçmalamalarım burda, buyrun okuyun' demek de garip geliyor.. yani konusu yok bir şeyi yok bu bloğun.. konu konusuzluk..

sanatsal blog olaydı iyiydi..

..

bugün kafamda devamlı bu şarkı vardı..

26 Temmuz 2012 Perşembe

çok uzun oldu istersen okuma

sonunda dexter'ın 6. sezonunu da izledim..

vay arkadaş.. neler olmuş neler..

ya bu miami denen seri katil yuvasında hiç mi sakin bir yıl geçmez arkadaş.. nedir bu miami'nin çektiği..

neyse işte bu zamana kadar izlememiştim.. sabrettim sabrettim, yaz gelip de iyice kıçımdan ter akmaya başladığında izleme vaktimin geldiğini anladım ve izledim.. öyle zevki çıkıyor çünkü..

vay arkadaş.. neler olmuş neler.. bunu demiştim di mi..? yani vay be.. bi debra'nın dexter'a aşık olmadığı eksikti bu da oldu sonunda.. hem de bi psikoloğun dürtüklemesiyle.. ben diyorum bu psikologlardan aslında korkmak lazım.. adamı aptal eder bunlar.. gerçi hayatımda hiç psikolog görmedim ama olsun.. bu şekilde bir önyargım var.. diziden de anlaşıldığı üzere haklı bir önyargı bu.. hipnoz falan da yapıyorlarmış çok tehlikeliler bak.. yazıp çizdiklerini okumayı seviyorum ama yüz yüze görüşmesek daha iyi..

neyse..

battlestar galactica'dan adama reyizin burdaki gellar haline çok kıl oldum.. ne gıcık bir şey olmuş o öyle ya..  bir de o tiple taş gibi ablaları götürmüş falan.. yuh arkadaş.. yok profmuş da bilmemneymiş de.. karizma da bir yere kadar lan..

galacticada bile karizma sıçıp paçalarından akıtmasına rağmen muhattabı ancak roslin'di  ki; eh uygun sayılabilirler.. neyse ya amma şekilciyim ben de.. önemli olan iç güzelliği kızım, dışı güzel olana bir günde, huyu güzel olana bir ömürde doyulur mu doyulmaz mı nasıl diyordu ya annem, böyle bir şeyler diyor işte.. neyse ana fikir belli.. huyu önemli huyu.. annem bunu her dediğinde huşu içerisinde göklere bakarak yavaşça kafamı sallıyorum yukarı aşağı.. ama sonra aradan birkaç gün geçiyor ve yine insanları 10 üzerinden puanlamaya başlıyorum istemsizce.. şaka lan o kadar da değil.. ama hakkaten var bir şekilcilik bende.. var bir yüzeysellik.. var bir ayıplık..

evet neyse.. dizi diyordum.. izledim bitti işte, çok da bir şey yok..

finalde debra dexter'ı gördü falan.. valla hiç etkilenmedim.. ne bir heyecan ne bir şey.. üstelik ben bu sahnenin hayalini kurmuştum kaç zaman.. neden böyle oldu ya.. hevesim kaçtı heralde bekleye bekleye..

..

o değil de bu dexter böyle spontane gelişen durumlar sonucunda birilerini plansız programsız öldürmüyor mu çok geriliyorum.. ödüm kopuyor bir yerlerde bir iz vs bırakacak diye.. burada düşünüyorum; yok güvenlik kameralarını kontrol etti mi, yok efendim naylonları sermedi kan oldu etraf, yok her yerde parmak izi var falan diye darlanıyorum.. sanki ben yakalancam.. iyice harry'ye bağlıyorum burda kod dexter kod! diye..

ulan valla ben de burda dexterlar csi new yorklar bilmemneler falan izleye izleye kafayı yedim iyice..
..

neyse ya 6. sezon da böylelikle bitmiş oldu.. brother sam de ne kadar şirindi öyle.. öldü gitti o da..yazık oldu..

artık 7. sezon debra'nın dexter ile yasak aşkının şeyettirildiği bir sezon olacak belki.. hem belki birlikte kesip biçerler bile belli mi olur.. sıkı ekip olurlar aslında..

..

bak ya yine yan taraftan birilerinin balkonda izlediği televizyondan sesler geliyor buraya kadar defool defol diye.. kim kimi def ediyor anlamadım ama durum ciddi sanırım.. üşenmesem televizyonu açıp bakıcam..

yahu bu insanların balkonda televizyon izlemesi beni çok acayip sinir ediyor.. yani ben balkonda bir şeyler izleyecek olsam kulaklıkla izlerim.. yada çok kısarım sesini ne bileyim.. yada izlemem evime klima alırım.. yada ikisini de yapmam içerde ter içinde yapış yapış izlerim her zaman yaptığım gibi..

anlamıyorum bu insanları yeminne..

bu arada klima konusunda aslında kararsızım.. şu ana kadar girdiğim her klimalı ortamda sıcaklık 10 dereceye falan ayarlanmış olduğundan bu klima olayına bir gıcığım var ama ben o klimayı alıp insan gibi kullanabilirim.. yani belki ben bunu başarabilirim.. ama yüksek ihtimalle başaramam..

çünkü tam emin olamamakla birlikte, mensubu olduğum türk milleti olarak klimayı alınca damarlarımızdaki bir lanetten ötürü insan gibi kullanamıyoruz şu aletleri.. yani her yerde klimaların öldürücü soğuk modunda çalıştırılması heralde başka türlü açıklanamaz... manyak lan millet.. 

bir önceki hafta sonu istanbula gitmiştim arkadaşımın nikahı için.. yine yolculukta dondum hasta olacaktım neredeyse.. ya, evet biri daha evlendi.. annem her arkadaşım evlendiğinde hemen sen anca başkalarının nikahına git, kendi nikahın olmasın tamam kızım, tanışma kimseyle, şeklinde deliriyor.. valla delirdi ya bir an önce başından atmak istiyor beni.. bense düşünüyorum kara kara ulan ben şu evden gitsem bunların hali nice olur diye.. valla bu işte bir terslik var..

neyse ne diyordum.. aman kim bilir ne diyordum yine.. her seferinde bir şey diyeyim diye başlıyorum yazmaya, on tane alakasız şey diyip çıkıyorum.. yok arkadaş benden yazar mazar olmaz.. orta okuldaki türkçe örtmenim yanılmış.. valla kadıncağız beni de epey gazlamıştı.. niye öyle bir şey yapmıştı ki? o kadar da iyi yazmıyordum yani.. hatta hiç iyi yazmıyorum aslında.. neyse dünyada yazar olabileceğimi düşünen tek kişi de oydu zaten. hehe..

bu arada geçenlerde dünyanın nüfusu 2050'de bilmemkaç milyar olacak şeklinde bir haber dinlemiş annem.. kaç dedi unuttum.. dehşet içinde söyledi bana bunu.. ben de baktım öyle suratına.. baktım baktım baktım.. bana ne dedim.. dünya umrumda değil lan..

bak aklıma yine battlestar geldi.. orada da sanki bir ara böyle bir sorunla karşılaşıyorlardı.. yani gemideki kişi sayısı kaynakların yetebileceğinden fazlaydı falan.. sonra ne yapmışlardı hatırlamıyorum. 

sonra yine başka birgün de yine bir buz parçası kopmuş çok büyükmüş falanmış.. bunların telaşı yaşandı bu sefer de.. iki vah vah tüh tüh dedik sonra herkes ne yapıyorsa onu yapmaya devam etti.. 

..

valla insanlar olarak bu tarz konularda karalar gibiyiz.. çabuk ısınıp çabuk soğuyoruz.. coğrafya da biliyorum bak..denizler gibi olanlarımız da var tabi.. geç ısınıp geç soğuyanlar.. ama illa ki soğuruz yani..

yok nüfus hızla artıyor yok buzullar eriyor yok ozon deliniyor diye birkaç saat bağırındıktan sonra birkaç saate unutuyoruz bunları.. dizi neyin izliyoruz sonra.. yani izleyelim tabi de.. belki de hafiften bu işlerin üzerine biraz eğilmek lazım..

o zaman artık bu tarz konular gündem olduğunda panik halinde kıyamet tellallığı yapanları karşıma alıp, omuzlarından tutup, arkadaş bi sakin lan.. diyerek öncelikle sakinleştirmek istiyorum.. sonra da durumu biraz açıklamak istiyorum kendilerine.. birkaç öneride bulunmak ,birkaç yasak koymak istiyorum.. bunları yaparken ise hep omuzlarından tutmak istiyorum ki durum ciddi gözüksün..

işte tüm insanlara naçizane önerilerim ve yasaklarım:

1) bundan sonra dünyanın kaynakları yetsin diye çocuk yapmayıp -oha- tamam en fazla 1 tane yapıp, nüfus artış hızına karşı duruş sergileyeceksin.. yaptığın çocuğu da adam gibi yetiştir, odasından çıkarken ışıkları falan kapatsın hayvanlık etmesin..

2) gereksiz elektrik harcamayacaksın ama su harcarsan kızmam çünkü ben de okb liyim anlıyorum seni, ama çevreyi kirletmeyeceksin, geri dönüşüm yapılabilecekleri ayrı atıp,  ozon dostu ürünler kullanacaksın, bak ne kadar beyazım, ozon delinsin de öleyim mi la?

3) petrokimya ürünlerini tercih etmeyebiliyorsan etme fakat poşet kullanma diye zorlamayacağım seni.. biz öyle amerikalılar gibi kese kağıdı kullanamıyoruz haklısın.. poşet kullanmaya devam et.. hem ben de kullanıyorum zaten ben yapıyorsam sorun yok biliyorsun.. ama karıncaları ezmeyeceksin.. karıncalar önemli.. severim ben onları..

öneri ve çoğunlukla yasaklarımı bildirdikten sonra da elinden tutup bir karınca yolunun üzerine doğru yürütüp test etmek istiyorum bakalım ezecek mi ezmeyecek mi diye.. bakalım yerlere dikkatli bakıyor mu artık diye.. yere bakmadan yürüyen özgüvenli bir kişi ise hemen birkaç onur kırıcı laf edip kafasını aşağıya eğdirtmek istiyorum.. hep bu özgüvenliler öldürüyor bu karıncaları.. siz de benim gibi yere bakarak yürüsenize lan..

tabi dünya umrunda değilse, bütün bunları boşverebilirsin.. hatta dünya umrunda olmamaktan öte bir durumdaysa, travis moda geçip dünyanın ağzına sıçayım diyerek, dünyanın ağzının tam olarak nerede olduğunu bulduktan sonra donunu indirip sıçabilirsin..

benim çok da umrumda değil aslında.. ben de aşırı dikkat edemesem de ediyorum işte edebildiğim kadar.. ama emin ol dünyada bundan sonra yaşayacak insanları, yeni nesilleri falan düşündüğümden değil.. yeni neslin ağzına sıçayım hatta.. azıcık dikkatli davranıyorsam o da dünyayı madde olarak sevdiğimden.. yazık lan bu dünyaya.. yeşil falan çiçekler rengarenk ne güzel be.. karıncalar da çok şirin zaten.. balkondan ekmek kırıntıları atıyorum çimenlerin üstüne.. yuvalarına yuvalarına yağdırıyorum buralara kadar zahmet etmesinler diye..

bana şükrediyorlar mı acaba.. oha.. tanrıya şirk falan koştum galiba kendimi.. yok yahu.. koşmamışımdır.. şirk de ne acayip bir kelime..neyse bu karıncalar bana minnet duyuyorlar mı bakalım.. tabi nasıl duyacaklar tanımıyorlar bile beni.. acaba içlerinden bir tanesini alıp, ona kendimi tanıtıp beni diğerlerine anlatmasını istesem nasıl olur.. yani mesela şöyle bir tanesini alıp parmağımda tutsam, dik dik baksam falan.. bir ona bakarım bir diğer parmağımdaki ekmek kırıntısına.. anlar heralde ne demek istediğimi.. sonra onu geri diğer karıncaların arasına bırakırım.. sanırım mesajım iletilmiş olur.. yada artık kafasına göre birşeyler anlatır bilemiyorum..

geçen gün bir tane kesme şeker attım onlara. kıymetimi bilsinler bence.. sayemde bir sürü zahmetten kurtuluyorlar şurda..

sahi gerçekten bunlar neden eve gelmiyorlar hiç artık? acaba bu attığım kırıntılar cidden işe yarıyor mu bak merak ettim şimdi..

keşke bir tanesine sorabilsem.. 

- arkadaş pardon.. bakar mısın? aa veysel sen miydin yahu tanıyamadım bir an..
- oo aplacım nasılsın ne var ne yok hangi rüzgar attı buraya?
- iyiyim ya eve gidicem de bahçeden geçiyordum işte.. burda yaşıyorum biliyorsun veysel.. neyse ya bir şey sorcam siz neden bizim eve gelmiyorsunuz artık? yiyeceğinizi nereden tedarik ediyorsunuz? 
- valla bu aralar çok şükür gökten ekmek yağıyor.. bolluk bereket yılı.. geçen gün bir baktım küp şeker öylece duruyor 1 metre ötemde..
- küp şeker mi?
- he ya bildiğin küp şeker..
- bütün halde mi?
- bütün bütün.. 
- vay arkadaş.. 
- biz de şaşırdık.. anlamıyoruz neden bu bolluk ama üzümünü ye bağını sorma demişler.. çok şükür depolarımızı doldurduk.. kışı geçiririz heralde.. 
- bize gelmiyorsunuz yani..
- yok aplacım biz bu yıl uğramayalım size.. in çık iki kat zahmetli oluyor.. birinci kata belki çıkarız..
- iyi madem veysel kardeş.. ben kapıları kapatıyorum o zaman malum sıcak.. klima alıcaz artık açmıcaz kapıyı bacayı..
- deme yav.. .. eöö ... hiç açmıcak mısınız?
- yok açmıcaz kardeş.. hadi..
- .. yani..  arada açın ama ya.. açmadan yaşanır mı yani şimdi..
- tabi canım ille açarız arada.. ama çok açmayız yani.. ..
- öh pöh.. gıcık tuttu gıcık.. ööhhö su var mı buralarda yav höööh.
- dur dur getireyim şurdan..
.. 

- alo.. kamil lan hemen ekibi topla baskın yapıyoruz 2 ye
- abi depolar dolu.. ne baskını?
- olum kapılar kapanıyor.. işi sağlama alalım da..
- abi nasıl kapanıyor ya?
- vaktim yok kamil sonra açıklarım topla ekibi gel hemen sarın etrafı.. bak klima takılırsa kapıyı açsalar bile biteriz.. gebericez olum soğuktan donup kalıcaz burda.. bunlar manyak insan gibi çalıştırmıyorlar şu aletleri.. çabuk da gelin hemen..
- tamam veysel abi sakin ol bak karadenizliye bağlıyorsun yine..
- geliyo kapa la kapa..
- kim geliyo ab
- dıt dıt dıt dııt

..

- buyur veysel kardeş.. fıskiyenin ucunda damla kalmış aldım getirdim senin için yaprağın üstünde..
- sağolasın aplacım su veren ellerin dert görmesin..
- sen de sağol sen de..
- ben burdan eve geçiyorum artık.. vakit de geç oldu.. bizimkiler bekler..
- ha tamam.. nasıl sizinkiler? iyiler inşallah?
- çok şükür.. yaşayıp gidiyoruz..
- iyi hadi selam söyle.. ben de eve gideyim.. iyi oldu rastlaştığımız.. aramızda düşmanlık olsun istemiyorum biliyorsun..
- ama sen de biliyorsun mecbur olmasak girmeyiz.. 
- biliyorum zaten benim için sorun yok da annemi biliyorsun allah yarattı demiyor dalıyor hepinize.. sonra aramızda husumet falan..  hoş değil.. valla üzülüyorum.. ondan ne siz gelin ne biz sizi öldürelim.. kardeş kardeş geçinelim karınca ırkı ve insan ırkı olarak..
- hay allah.. duygulandım şimdi ya.. söylemeyecektim ama dayanamıyorum.. birazdan sizin eve baskın yapıcaktık.. kapıları kapatıcaz diyince sen son bir vurgun yapalım dedim.. sonra sakata gelmeyelim diye..
- veysel bak ayıp ediyorsun..  ben de söylemeycektim ama söyleyim artık madem, size o ekmek kırıntılarını ben atıyorum ne zamandır..
- yalan diyosun..
- ya ne yalan dicem veysel.. gururunuzu kırmamak için söylemedim.. eve gelip ölün istemiyorum.. sen de kalkmış depolarınızı da doldurduğunuz halde hala daha baskın maskın diyorsun..
- yani.. gerçekten sen mi attın onca zaman bu ekmekleri??
- ben attım tabii ya.. hatta istersen bir ekmek köşesi atayım hatta bütün ekmek atayım 2-3 kış idare edersiniz..
- yani.. valla ne desem.. sen at tabi ama ben söz vermiyorum.. biliyorsun karıncalık içgüdüsü.. bir yerlere girmek istiyoruz yine de..
- ulan veysel başlatma içgüdüne.. bütün ekmeği atıcam diyorum gelme ulan..
- terbiyeyi bozmayalım aplaaa!
- siktir git lan! sesini yükseltiyor bi de.. terbiyeymiş.. kimsin ulan sen? atmıyorum lan ekmek mekmek de.. klimayı taktırıp kapıları kapatalım da gör ondan sonra sen terbiyeyi..
- apla bak olmuyor şurda kaç senelik hukumuz var..
- sıçtırtma lan hukukuna.. görüyon mu bu yumruğu? ya akıllı ol ya da indiririm tepene.. seni ve sülaleni korumaya çalışıyoruz şurda hala daha anlamıyorsun.. anneme de devamlı sinir krizi geçirtiyorsunuz zaten tezgahın üstünde orada burada bitiverip.. bak savaş istiyorsan alırsın veysel.
- yanlış anladın ap..
- apla apla deyip durma lan yavşak gibi.. düzgün konuş..
- .. öh.. tamam.. şey.. o zaman sen at bütün ekmeği bi daha da gelmiyoruz.. öh.. yalnız önümüzdeki yazları da bi yoklarsan.. sonra şey olmasın..
- tamam hadi tamam.. bekle sen atıyorum ekmeği sonra da gözüm görmesin sizi bi daha bizim evde..
- tamam ablacım.. sağol yine de..
- bak yine de diyor hala.. çarpıcam şimdi ağzını yüzünü kırıcam siiet lan
- tamam abla ya.. köpürdün sen de hemen..
- mala bak.. yürü git.. 
- gidiyoz abla tamam..
- görmeyim bidaa
- atıyon di mi ekmeği?
- atıyorum lan atıyorum.. hadi..
- eyvallah..
- yürü..

öff valla manyadım iyice ya..

se
yo

20 Temmuz 2012 Cuma

yüzyıllardır çözülemeyen konu: kıl

evet bugün aklımı kurcalayan konu bu..

madem alacaktık neden kılımız var lan bizim!!

yüzyıllardır nedir bu kadıncağız milletinin çektiği çile? ağdasından cımbızına, cımbızından makinasına.. nedir arkadaş ya..

bu arada ne iğrencim ya gelmiş burda kıllardan bahsediyorum.. bahsedecek başka konu bulamadım işte naparsın.. bu seferlik böyle..

..

bu konu üzerinde bir arkadaşımla konuşmuştuk bir keresinde.. aslında bütün durumu açıklayan ve noktalayan bir konuşma olmuştu.. işte diyaloğumuz..

ben: ya madem alacaktık neden kıllarımız var bizim yaa..
ark: boşver yea hepimiz maymundan gelmiyor muyuz zaten..
ben: o_O

evet daha da kurcalamıyorum bu konuyu.. bu kadar evrilebildiğimize şükür.. :D

..

maymundan gelmek demişken, bir keresinde anneme evrimin ne dediğinden bahsetmeye çalışıyordum böyle ortak atalarmış, ara formlarmış falan açıklıyorum da açıklıyorum.. yada açıkladığımı sanıyorum.. neyse öyle bir şeyler işte.. sonra konu nereden nasıl bağlandı tam hatırlamıyorum ama "ilk bit nereden geldi? " diye sormuştu bana..

sonra ilk bit üzerine derin derin düşündüm günlerce... 

ilk bit..... hmm.... ilkkh........ bitth......................................... bitttthh........ 

şeklinde..

yalan söylüyorum düşünmedim.

..

neyse yani sonuç olarak bir sonuç yok..  bu böyle sürüp gidecek..

lazer diye bir şey duydun mu dediğini duyar gibiyim.. duydum.. ama duymazlıktan geliyorum..

hem halimize şükretmeliyiz lan.. 

bak mesela geçenlerde bir film izledim.. 

fur: an imaginary portrait of diane arbus..

valla imdb'de 6.2 almış.. ben de bi 6 veriyorum burdan..


aha da kıllı robert downey..  sübhanallah kardeş ibretlik bir filmdi.. hehe

kafamda daha öncesinden bir diane arbus olmadığı için filmdeki diane hakkında pek birşey diyemeyeceğim.. zaten açıkçası şu karakter varken diane'miş fotoğrafmış pek de mühim değildi ki zaten filmde o kısımlara pek ağırlık da verilmemiş sanki.. yani film daha çok sıradışı bir kadının, garipliklerden çekinmemesi gibi bir konseptten yola çıkan acayip bir aşkı konu almış gibiydi.. 

..

valla ne biçim bir sendrommuş bu böyle (hypertrichosis).. üzüldüm lan lionelcığıma.. film boyunca ah biri şunu traş etse de diane'le ne yapacaksa yapsalar dedim.. hehe.. 

filmin en güzel sahnesi de otobüsteki sahneydi bence.. yani nasıl abuk bi sahneydi o öyle.. sahnedeki müzik de ayrı bir ilginç.. insanın beynine kazınıyor.. tost yapmak için dolaptan peynir çıkarmak gibi rastgele bir aktivitede bulunurken bile birden kafanın içinde çalmaya falan başlıyor.. böyle acayip bir şey olacak sanıyor insan dolabın içindekilere bakarken.. ama hayır acayip bir şey olmuyor.. peyniri alıp kapatıyorsun dolabı o kadar..

bu arada ikidir robert downey'nin oynadığı filmler hakkında yazıyorum..adama taktığımdan değil valla bak.. tesadüf oldu.. böyle denk geldi..

neyse zaten yeter bu kadar sinema kritikçisi edası takındığım.. 

koltuk altında kalın kitap taşıyan, boynuna şal dolamış kemik gözlüklü entel miyim lan ben?

..

şal demişken, erkeklerin şal kullanmasına ayrı bir gıcığım.. aslında bu kadar gıcık olduğumun farkında değildim ta ki 7-8 ay önce bir blind date olayında karşıma böyle bir tip çıkana kadar.. bunu da anlatmamıştım bak burda.. ne gündü ya.. şal, kemik gözlük, şapka, ada çayı her şey vardı.. kitap yoktu ama sanırım.. gazete vardı onun yerine..

ya evet blind date olayına girmişliğim de var.. aslında üzerine uzunca bir yazı yazılabilecek bir konu.. ama özetle asla ama asla yapmamak lazım bunu deyip geçebilirim sanırım..

aman diyim..