29 Aralık 2012 Cumartesi

mağara günlükleri

vay arkadaş ya..

bugün hava ne kadar da soğudu yine.. zaten neden ısınmıştı ki o?

.....

hayat ne çekilmez bir çile gibi oluyor bazen değil mi.. küçükken annem örgü örerdi.. o çile midir nedir onları kollarıma takardı, yumak yapardı.. ne bitmez çile ne bitmez ızdırap derdim.. bak kaç yaşıma geldim hala bitmedi..

çünkü bu hayat bana göre değil. çok yanlış bir zamanda doğmuşum. çok çok ama çok çok çok daha önceden doğmalıydım..

insanların hayatlarında ikincil pekiştireçlerin birincil pekiştireçlerden daha önemli olmadığı zamanlarda.. 

insanların ihtiyaçlar hiyerarşisi basamaklarının ilklerinde takıldığı zamanlarda..

yani belki çoook çok eskiden.. 

kendini gerçekleştiremeyen insanların cirit attığı dönemlerde.. ciritin milli spor olduğu dönemlerde..

belki o zaman atıma binip bir ormanda okumla yaban tavuğu falan avlardım. ceylan fazla gelir.. tavuk bulsam iyi.. sonra onu yer, üstüne de uyurdum.. ve hayat mis gibi olurdu.. çünkü ateş falan yakıp mutlu olurdum.. demek ki taş devri dönemlerindeyiz.. hayat karnımı doyurana ve ısınana kadar sorun olurdu.. hem sabun falan olmadığından öyle ay kirlendim ay pislendim falan dertlerim de olmazdı..bir tane mağaram ve iki üç tane alet edavatım olurdu belki ve çok sade ve güzel bir hayat sürerdim.. 

yada..

kışları donup lanet okurdum hayata.. sonra karşı mağaradaki çocuk diğer mağaradaki kızla diye kıskanırdım belki.. yakacak odun neyin ararken yorulurdum, hem de karşı mağaradaki çocuk diğer mağaradaki kıza yardım ettiği için üzülürdüm bir yandan.. sonra birileri gelip benim topladığım odunlardan isterdi.. kırmamak için  verirdim.. bir daha odun toplardım söve söve.. derken gece olunca biraz korkabilirdim mağara tabi orası.. bir de benim mağarada hasta babam olurdu.. onun için ot mot toplamaya çıkardım.. antibiyotikli ot bulamadığımdan ölürdü tabi adam.. aha sarımsak.. birkaç tane sarımsak verirdim ölmeden önce ama anca mağaramızı kokuturdu.. sonra yine ölürdü.. ardından yaz gelirdi..  sıcaktan mağaramdan dışarı çıkamazdım.. her yanımdan terler akarken üzerimdeki neyden yaptığımı bilmediğim kıyafetim sırılsıklam olurdu ve bir daha lanet ederdim hayata.. ve bir bakardım karşı mağaradaki çocuk diğer mağaradaki kızı yelliyor yapraklarla.. vay arkadaş ya derdim.. cık cıkladıktan sonra her sabah olduğu gibi mağaramın önünü süpürüp yaban tavuğu avlamaya ve yanına salata yapmak için birkaç yaban marulu bulmaya giderdim.. yaban tavuğu yakalamak çok zor bir şey olurdu aslında.. bütün gün at üstünde perişan olurdum.. ve kimse de bana bunun için ata binmeme gerek olmadığını söylemezdi.. polo oynar gibi yaban tavuğu peşinde koşup dururdum işte.. sonra ekip biçtiğim alanıma gider marulların böcekler tarafından istila edildiğini görürdüm.. bir kez daha lanet ederdim hayata..

kesin ikinci türlü olurdu.. yok arkadaş ya.. benim hayatım o zaman da sinir ola ola geçerdi sanırım..

..

sorun bakış açsısında aslında.. bu da başka bir yazımın konusu olur.. (böyle diyip diyip yazmıyorun hiç,başka yazı falan olmayacak yani bu konuda.) (belki de olur belli olmaz)

..


insanların hayatlarında ikincil pekiştireçlerin birincil pekiştireçlerden daha önemli olmadığı zamanlarda..
insanların ihtiyaçlar hiyerarşisi basamaklarının ilklerinde takıldığı zamanlarda.. mı?

öncelikle ifade şeklimin doğruluğundan bile emin olmamakla birlikte, eğer anlatmak istediğim şey anladığım şeyle aynıysa ve anladığım şey doğruysa -oha bu mümkün değil- yok öyle bir dünya arkadaş diyebiliriz.. 

öyle bir zaman yokmuş.. 

gördüğün gibi daha karnımı doyurmak için her gün bir sürü uğraş vermem gerekirken, zar zor bir yaban tavuğu yakalayabilirken bile daha üst basamaklarda olan sevilme, ait olma ihtiyacımı karşı mağaradaki çocuğu dikizleyerek dışa vuruyorum.. demek ki first things first.. o first thing tavuk değil benim için.. çünkü aç karnına kıskandığım da olmuştur illa ki.. ve gece dağdan kurt inecek mağarayı basacak diye korkacağıma acaba o çocuk şimdi kızın mağarasında olmasın diye endişeler içinde oluyorum.. hani korunma ihtiyacı? çocukla kızın bir arada olmaması kurdun mağaraya inmemesinden daha önemli.. hayır bu durum gerçek olsaydı da aynı şeyi düşünürdüm. hayır korkudan düşünemeyecek durumda falan olmazdım.. hayır diyorum.. kes dedim..

aynı şey pekiştireçler için de geçerli.. gördüğün gibi ben ödül olarak yaban tavuğu yerine başka şeyler tercih edebilecek seviyedeyim.. mağarada da yaşasam durum bu..

mesela biri bana ödül olarak bir haftalık tavuk vereceğine gitsin karşı mağaradaki çocuğu ayarlasın daha iyi.. hatta üstüne ben yakaladığım bütün yaban tavuklarını verirdim bile.. iki gün üç gece aç yatardım.. ama üçüncü gün artık ayı yoginin iki tepe ötedeki mağarasından binbir zorlukla aşırdığım baldan yemek suretiyle karnımı doyururdum..

ne yapayım öleyim mi?

..

buradan çeldirdiğim her türlü konu için ilgililerden yani sadece senden özür dilerim.. gün gelecek belki de "ulan ben şu bloğu okurken amma çok vakit kaybettim" diyeceksin.. pişman olacaksın.. dövüneceksin.. ama bil ki bu bloğu okumasaydın da yerine çok faydalı acayip işler falan yapmayacaktın.. o yüzden saçmalamanın alemi yok..

böyle yaparsan bir sana bir de "günde 8 saat uyuyarak hayatımızın üçte birini uyuyarak geçiriyoruz" diyenlere uyuz olurum.. şu anlık sadece onlara uyuz oluyorum..

..

ben bi film izleyeyim.. sonra da 10 saat kadar uyuyayım.. hehe

seyo ma friend

20 Aralık 2012 Perşembe

liseli değilim lan ben!

vay arkadaş ya..

şu "ben seni liseye gidiyorsun sandım" laflarından ne zaman kurtulucam bakalım.. 50 yaşına da gelsem liseye gidiyorum sanacaklar heralde.. 

bugün de otobüste bir teyze incici çıktı, kızdırdı beni liselisin diye.. teyzenin de olayı anlamadım.. komik kadındı ya.. nereye gidiyor bu üniversiteye mi dedi.. evet dedim.. yanlış  binmeyelim de keh keh dedi.. keh keh dedim.. arkadaşımla mesajlaşıyordum, bedavaların mı var?diye sordu bu sefer.. hö diye kaldım.. bedava mesajların mı var diye sordu tekrardan.. ne desem bilemedim.. bir şeyler geveledim.. 

neee eşinle mi mesajlaşıyorsun diye sordu bu sefer de hayretler içinde.. yok yau dedim ne eşi.. arkadaşım dedim..  ha ben de şaşırdım, eşim anladım da, kaç yaşındasın sen dedi.. 28 dedim.. neeeey diye yine bi ünlemli şaşırdı.. 2. üniversitem ama dedim.. yahu ben seni liseye gidiyorsun sandım dedi sonra.. hıı dedim..

benim oğlum da bilecikte okuyor 2. sınıf dedi..  hıı dedim yine.. sonra yağmur da çok fena hızlandı dedi.. öyle oldu dedim.. bak yan camlarda yok hiç, ön cama geliyor hep dedi.. baktım öyle ön taraf kuzey mi batı mı anlamaya çalıştım.. tepede cuşin yıldızını aradım yönümü tayin edebilmek için.. ama camlar buğuluydu bir şey göremedim.. şemsiyen var mı dedi.. yok dedim.. benim de yok bunu sarıncam kih kih dedi şalını göstererek.. kih kih dedim şalına bakarak..

bu da böyle ne idü belirsiz bir muhabbet olmuş oldu..

bütün bunları sana niye anlattım? bunun iki cevabı var..

1. ben sana her zaman böyle saçma sapan şeyler anlatırım ki zaten..
2. teyze bana şemsiyen var mı diye sorarken kolumu tuttu.. böyle sevecen bir tavırla.. o sırada çok acayip bir şey oldu bana.. sanki bütüüün vücudumda dalga dalga bir şeyler yayıldı.. oracıkta uyuyuvericektim.. bunu demek için anlattım..

bu teyze, nasıl anlatsam çok şen şakraktı.. konuşmanın dahası da vardı tabi de özet geçtim sana.. (gerçi liseli muhabbetine girince canım sıkıldı, küstüm kısa kestim sonrasını)  yani bu teyze yol boyunca sürekli neşeli neşeli ondan bundan konuştu.. gülücükler saçıp durdu.. kısacası çılgınlar gibi pozitif enerji yayıyordu..

sanırım koluma dokunduğunda da o yüzden garip bir şekilde iyi hissettim.. hastanede indiler 3 kişi.. inerken bana iyi akşamlar dedi.. yine bi güldü bi sevimlilik bi şey yaptı giderayak.. ben de iyyakşamlar dedim hafif bir üzüntüyle.. üzüntü duydum resmen yanımdan kalktı gidiyor diye..

yani demek istediğim; bazı insanlar ne garip lan..

böyle insanlar lazım belki de hayatlarımızda.. insana dokununca masaj yapılmış hissi veren hehe..

..

bir de harbiden liseli gibiyim ya.. üzerime gri bi üniforma geçirip bi tane lisenin bahçesine gidip otursam kimse garipsemez.. o lise bağrına basar hatta beni..

gerçi son yıllarda liseli zanneden pek kalmadı.. bir iki tane kendini bilmez çıkıyor işte arada.. onun dışında artık üniversiteli zannediliyorum sıkça.. 

sınıf atladım teyzenin haberi yok..  

ohooo..

bu arada hedefim 50 yaşıma geldiğimde 30 göstermek..

..

günün anlam ve önemini belirten bir şarkı da buldum senin için..

lisenin zilleri çalıyor işte - bu zilleri kim hababam sınıfı şarkısı yaptıysa allah belas.. neyse..
yine okula geç kaldın liselim - yok abi ben liseyi bitireli çok oldu
elinde ne kitap var ne defterin var - abi bitti lise.. bitti gitti..
aklımı başımdan aldın liselim - o_O

beni mi beklersin köşe başında - abi ne diyorsun sen ya durak burası..
güler mi gül yüzün görsen karşında - haydaa.. çattık.. hehe..
ne düşler kurarsın şu genç yaşında - i have a dream!
yine hayallere daldın liselim - abi ben liseli değilim diyorum..
liselim liselim canım liselim - ya abi ne diyorsun sabah sabah gözünü seveyim bi kendine gel ya
aklımı başımdan aldın liselim - hooof kamera şakası mı lan bu? abi çekil şöyle.. 

lisenin zilleri çalıyor işte - evet abi okula geç kaldım..
sense duraklarda kaldın liselim - abi otobüs bekliyorum gelsin gitçem okula
gözlerin çapkınca bakıyor yine - sen kendi gözlerine bak lan..
aklımı başımdan aldın liselim. - polis yok mu burda polis..

not: amacım şarkıyla dalga geçmek değil..

not2: amacım ne bilmiyorum her zamanki gibi..

14 Aralık 2012 Cuma

ne dedin sen!

sana bir şey itiraf edicem.. benim de gözlüklerim var.. ama bazen takıyorum.. arada bir şey okurken falan.. çok küçük numaralı.. 

ama asıl itiraf....... kemik çerçeveli olmasıydıııııııııııııııııaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaağğğğğğğğ!!!!

heheheh

tabi benimkiler hiç entel gözlüğü gibi değil.. valla bak.. alelade.. hatta çok çirkinler.. komikler.. takınca çok komik oluyorum.. hatta gri falan.. hiç aakası yok yani.. valla bak.. yemin ederim lan..

..

bu arada bir arkadaşım beni bir keresinde entellikle suçlamıştı.. beni..

yani durup dururken, ortada hiç bir neden yokken, tamamen alakasız bir şey hakkında konuşurken bana ne dese beğenirsin?

"sen hani entelsin ya biraz.. "

sen!
hani!
entelsin!
ya!
biraz!

hadsiz insan..

30 Kasım 2012 Cuma

yuh

hayat ne garip layn..

mesela bir sürü ayakkabı dükkanı var, içlerinde bir sürü ayakkabı var.. bir sürü de doğru düzgün ayakkabısı olmayan insan var.. 

bir sürü yoğurt var ayran yapan yok falan..

bazen sevmiyorum şu hayatı.. yumurta da sevmem zaten.. menemen severim ama..

...

i'm gonna take you
to a place far from here
no one will see us
watch the pain as it disappears
no time for anger
no time for despair
won't you come with me?

.
.
.
ayl ritööörn tu serenitiiii 

..

çok kötü bi kafaya yakalandım.. güzel bir durum varken oha tam şu anda dünyada bir sürü insan hasta, fakir, acı çekiyor falan şeklinde düşünüp sen niye eğleniyon lan diye soran kafa bu kafa.. 

bu kafayı alıp camdan atmalı.. bu kafayı alıp bahçe lambasının üstüne monte etmeli.. ortamın huzurunu kaçıran insan adayıyım şu anda.. bir süredir yani.. henüz içimden geçenleri dışarıya söylemiyorum. ama her an yapabilirim bunu.. birden gülmekten yarıldığımız bir anda, bir sürü insan ağlıyor lan diyebilirim.. burger kingte öküz gibi tıkınırken aniden durup bir sürü insan aç lan diyebilirim.. 20 tane ayakkabımız olduğu halde ayakkabı dükkanına girdiğimizde bir sürü insanın ayakkabısı yok lan diyebilirim.. sinemada filmin ortasındayken bir sürü insan hayatında hiç sinemaya gitmedi lan diye oturup içlenebilirim.. taksiye binmiş gidiyorken bir sürü insan otobüse bile binmeden yürüyor lan diye düşünüp kapıyı açıp kendimi atabilirim falan.. oha..

ama yaparım bilirsin.. 

şaka lan.. 

niye yapayım? gözü kara deli manyak mıyım ben? taksici beni kaçırmaya çalışmadıkça taksiden falan atmam kendimi..

yani sözün özü, olur olmadık zamanlarda nedense içimde bir suçluluk duygusu filizleniyor.. neden yahu?

neyse bugünlük içini sıktığım yeter.. başka zaman kaldığım yerden devam edicem..

ama..

there's so much sad gonna flood the ocean
we are all in tears for a world that's broken 
together we cry ulan..
nasıl da bir anda tarz değiştirdim ama..
 

24 Kasım 2012 Cumartesi

sıkılma hastalığına yakalandım

vay arkadaş çok sıkılıyorum ben ya.. 

nedir  bu sıkıntı anlamıyorum ki.. devamlı devamlı da insan sıkılır mıymış? yani ne yapsam bilmiyorum.. arkadaşıma gidiyorum, dışarı çıkıyorum, çıkıyoruz, dizi mizi izliyorum, sağa sola bakınıyorum, kitap bile okumak zorundayım artık, malum okul mokul.. ama nedir bu sıkıntı yahu? nedir bu genel sıkıntılı ruh hali.. ne çok sıkıntı dedim.. sıktım yani..

vaaaaaaaaaaay arkadaş.. 

yine kendimle sitemleşmeye başladım.. sabah akşam günde iki defa yapıyorum bunu.. işin garibi nasıl sitem edileceğini bilmem aslında..kesin sitem yerine başka bir şey oluyordur o..

mesela kalkınca şöyle diyorum, ne biçim insansın lan sen? bi sabah da güzel hislerle uyan falan diyorum.. yatarken de diyorum ki, afferin lan artık uyuyabiliyorsun.. ama hala insanlara gerçek yüzünü gösteremeyen bir pa pa pa pokı feyssin.. olsun uyu.. yarın devam ederiz..

..

psikiyatriste gidicektim baktırmaya.. ama vazgeçtim..

..

sen hiç ruhunu şişko birine sattın mı? 

ben sattım.. al lan dedim. al senin olsun tasma tak, tekmele, aşağıla, arada iyi de davran ama çok fazla hayvanlık etme dedim..

şaka lan.. olur mu öyle şey? niye böyle bir şey yapayım hem manyak mıyım ben?

aslı şöyle oldu.. ben bir gün bankta oturuyordum.. ruhum çok ağır geldi.. çıkardım yanıma koydum.. şişko biri gelip üstüne oturdu.. o da ezildi.. sonra bu artık işe yaramaz dedim aldım yanımdaki çöp kutusuna attım..

sonra o şişko kişi onu ordan aldı, bu artk benim oldu dedi.. vurucam kırbacı falan diyordu ki koşup burun deliklerine parmaklarımı soktum.. siktirdi gitti.. ben de ruhumu tekrar çöpe attım.. 

sonra ne oldu bilmiyorum.. hala kayıp..

bulursan en yakın çöp kutusuna at..

çöpçüler gelene kadar başında bekle.. biri alıp işkence etmeye kalkacak olursa diye ayrılma ordan, çöp arabasında parçalandığını görene kadar da gitme.. öldüğünden emin olunca git..

hadi.. 

..

o değil de sen ekmeğin faydalarını biliyor musun? 

hayatta çok önemli iki şey var.. 1:ekmek. 2:bu blogda yazanlar..

..

o da değil de; babama çok üzülmeye başladım.. ne güzel küçükken sevmezdim.. nazi kampının hitleriydi o.. yatma kalkma saatleri kabusuydu, kavgacı biriydi.. şimdi hala hitlerlik yapmaya çalışıyor hala kavga etmeye çalışıyor ama beceremiyor.. hem de umursamaz değil artık..

aslında bazen çok nankör olduğumu düşünüyorum.. yani çevreden haberlerden sağdan soldan öyle babalar duyuyorum ki benimki nazi kampı liderliği yaptığı zamanlarda bile şeker gibiymiş diyorum.. ne bileyim mesela dayak olayı yaşamadık hiç.. yada para vermemezlik, aksine kendisi gençliğinde çok fakir bir hayat yaşadığından dolayı olsa gerek, yiyecek içecek giyecek vs olaylarında hep bonkördü.. gerekli gereksiz her şeyi alırdı.. o alırdı annem bırakırdı biz tekrar alırdık falan hey gidi günler..

ama en sevdiği dostları bira ve sigaraydı ne yazık ki.. kavga gürültü koparmayı da iyiden iyiye hobi edinmişti.. çokkayı pederdi.. biz de odalarımıza gidip kapılarımızı sıkı sıkı kapatırdık.. bizler odasının kapısını kapatmadan rahat edemeyen insanlar olduk sonra.. şimdi şimdi açık bırakıyorum bazen.. ilginç..

..

çocuğun varsa kötü olmamak şöyle dursun, çok çok iyi olmalısın.. kavga gürültü dinletmemelisin onlara.. her şeyi düşünmelisin.. ilgilenmelisin.. sevmelisin ve sevdiğini hissettirmelisin.. yedirmek giydirmekten  başka karşına alıp iki laf etmelisin falan..  sohbet et lan.. ne bileyim.. tam gibi görünüp eksik olan çok şey var hayatta..

hakkaten psikolojiden az buçuk anlamalı be insan.. aç cüceloğlunun kitabını oku mesela.. insan ve davranışı.. her şeyden önce kendi davranışlarını değerlendirebilmen için, kendini anlaman için.. kendisini anlamayan adam çevresini nasıl anlasın.. gibi şeyler diyor kitapta.. hala mı merak etmedin? evet şu anlık çok merak uyandırmıyor aslında.. sen de haklısın.. ama baya kalın kitap.. imaj için falan kullanırsın olmadı..

bir de çocukların kişiliğinin %80inin 8 yaşına kadar, tamamının da 17 (oha kim nasıl ölçmüş lan bunları) yaşına kadar oluştuğunu bilmek lazımmış bak.. öyle çocuk la bu büyüsün de ondan sonra bakarız dersen, sonuçta benim gibi eksik insanlar yetişiyor işte..

oha çok eksiğim lan..ruhum da yok zaten..


ne! hiçbirimizin mi ruhu yok!

yuuuuh..

skandal!

e benim ruh diye bıraktığım neydi peki? 

beyin mi?

ohaaa

beyinsizim resmen..

bir yaşıma daha girdim.. fazla olmadı..

teyk keyir.. 

..

p.s. i love you.. 
pps. şaka yaptım
ppps. yalancısın ruhumuz var.
pppps. git kendini dövdürtmeden
      


11 Kasım 2012 Pazar

doğdun da ne oldu diye sorarlar adama..

eeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeh

yok bir şey yok.. öylesine bir ehleyesim geldi.. sana şu sıralar hayatımı nasıl geçirdiğimi anlatsam oturur okursun biliyorum. 

ama bu sefer sana başka şeyler anlatmak istiyorum. yarın benim doğum günüm. küçükken doğum günlerimde çok heyecanlanırdım. ne salakmışım.. 

..

malum pasta kola olayı falan olurdu küçükken... zamanla topkek üstü mumlara kadar düşütük..peh.. 

bir keresinde okulda, kantinde, herkesin içinde! arkadaşlarım kutlamaya girişmişti de utancımdan yerin dibine girmiştim.. iyi ki doğdun diye bağırıyorlar pasta geliyor üstünde dinamitlerle falan..  ben geriliyorum bunlardan.. sanırım bunda zamanında babamın kendini hitler zannetmesinin payı var.. yani senin anlayacağın toplumda farkedilmeyi hiç sevmem.. ilgi bendeyse acayip gerilirim.. psikoloji önemli diyorum sana.. iyi davran çocuğuna çok kuralcı olma.. evi nazi kampına çevirmenin alemi yok.. ama arada bir iki höt diyebilirsin hadi izin verdim..

neyse yani yarın doğum günüm.. bütün yakın arkadaşlarım uzakta.. pasta alıp beni gerecek kimse yok.. ne biçim yakın arkadaş lan bunlar? uzakta olan yakın arkadaş mı olur? böyle hayat mı olur? böyle hayat yok mu yoksa?

buradaki orta yakınlıktaki arkadaşlarımı artık yakın olarak görsem iyi olacak sanırım.. neyse amaaaan valla sıkıldım yine arkadaş muhabbetinden.. nerden devamlı arkadaş muhabbetine sarıyorum ben ilkokul çocuğu gibi yahu?

neyse ne diyordum.. hah hayatım yoktu.. yani bir hayatım var ama sanki başkasının hayatını zorla yaşıyormuşum gibi hissediyorum bazen.. ne bu lan? nasıl çıkıcam ben bu depresiflikten.. yemin ediyorum psikiyatriste gidicem.. hem okb olayını da söyleyim.. yüzde kaç deliymişim bi baktırayım..

ya neyse  asıl ne diyordum.. hah doğum günleri.. doğum günlerinde ne istiyorum biliyor musun.. küçüklüğümdeki gibi içim umutla dolsun, bu yaşım süper geçecek falan diye hayal kurayım.. o yaşım da süper geçsin hatta..

..

21.12.12 hakkında ne diyorsun? bence bir 12.11.12 değil.. yarına birtakım doğa üstü olaylar bekliyorum doğum günü süprüzü olarak.. bundan önceki sıkıcı geçen doğum günlerimi telafi olarak.. çok doğa üstü olmasına da gerek yok aslında.. kar yağsın mesela.. oha kasımda.. yağsın lan.. yaaaaağ!!! baaaaal!! 

küçükken kreşe gitmemek için yağ-bal istiyoruuum diye bağrırdım.. yağ bal ikili onlar.. istediğim yoktu da ragıp amcanın servisi (kartal araba) gelip de beni almasın diye bulduğum bir çözümdü.. yine alırdı da biraz zaman kazanıyordum hiç olmazsa.. benim şirin annem yağ bal geitirirdi elinde.. yedirirdi ben arabanın arkasında otururken.. kapak açık falan ulan amma komedi.. arabanın arkasında çocuk sürüsü.. bazen de kakam yokken yine de lazımlağa oturup beklerdim kaka yapıcam diyip.. ragıpın servis de inadına beklerdi aşağıda gitmezdi.. haha.. acaba bunları ben mi hatırlıyorum yoksa annem de anlatıyor da hatırladığımı mı zannediyorum.. oha ya.. hatırlıyorsam çüş yani.. 2,5 yaşında başlamışım çünkü kreşe.. nasıl hatırlıcam ki o yaşta? ama mesela kalabalık pazar alanı gibi bir yerde yanımızdan geçen bir at arabasının ragıp amcanın arabasını çizdiğini falan hatırlıyorum.. yani sürterek yanımızdan geçtiğini.. oha lan kartal marka arabalar, at arabaları falan.. ne biçim zamanlarda yaşamışım.. oha ya amma yaşlıyım..

sii yu!

29 Ekim 2012 Pazartesi

el öpenlerin çok olsun evladım

başım çok ağrıyor..

bu akşam bulvardaki cumhuriyet yürüyüşüne katıldık.. bayram ruhunu yaşamaya çalıştım yani anlıyor musun.. şu an o kadar yorgunum ki anlatamam.. üstelik hiç bağıramadım çağıramadım da.. çevremdeki ergenler iyi bağırdı ama.. enerji onlarda tabi.. ben kuru kuru yürüdüm.. yürüken yoruldum.. gözlerim kapanmaya başladı hatta bir süre sonra.. oha di mi?

biri de tutuşturdu zaten elime hayvan gibi ağır pankart gibi bir şey.. sopalısından.. onların özel bi adı var mı ya.. bilmiyorum yani.. cahilliğime ver.. neyse onu taşırken de ayrı bir yoruldum zaten.. çimenlerde boş bir yere yatıp uyuyacaktım neredeyse.. 

ama valla kafam şişti, geberdim ya.. yaşlı mıyım neyim hakkaten.. o da yetmezmiş gibi üç gün önce bir çocuk elimi öptü.. o çocuk karşı komşunun kızı oluyor bu arada.. bak ya dedim.. bak bak şuna bak dedim.. sonra bi tane taç almıştım ona süslü püslü, onu hediye ettim, yine bir bayram ruhunu yaşamaya çalışma derdindeydim sanırım.. sonra geldi bir daha elimi öptü..

ne öpüyorsun kardeşim ya.. teyze miyim ben? nine miyim? yaşlı mıyım? bir ayağım çukurda mı? ne demek istiyorsun sen bana? kenara çektim, akıllı ol dedim, sonra da yanaklarından öptüm..

..

o değil de bayramda gelenlerden birinin çocuğunun okul muhabbeti dönerken... bu cümleyi tamamlayasım gelmedi.. olmadı bu cümle..

neyse işte her zamanki gibi çocuğun kaça gittiğini unutmuşuz.. hiç umrumuzda değil çünkü.. her yıl tekrardan öğrenip kısa süreli belleğe atıyoruz gidiyor.. ama bu sefer öğrendikten sonra iyice kodladım mı ne yaptım bilmiyorum hala hatırlıyorum bak.. ama tabi bir dahaki bayrama kadar ne olur bilmem.. neyse işte yaşlıların her sene her sene sorması ayıp olmadığı gibi aksine bir çeşit gelenek haline geldiğinden annem kaça gittiğini sordu da öğrendik.. lise 3teymiş.. 

bunun üzerine seneye yolculuk var dedi babası.. yani üniversiteye gidecek anlamında.. ya istabul ya ankara dedi sonra.. özgüvende son noktayı göster deseler aha da bu adamı gösteririm.. o ne özgüven ooo

geçen senelerdeki bir bayramda geldiklerinde itü'den aşağısı kurtarmaz falan demişti zaten.. :)) ben de yazdım bunu bir kenara tabi.. böyle şeyleri kaçırmam.. şu çocuk bi sınava girsin de.. ondan sonra hatrılatıcam ;)

o günleri hasretle bekliyor gözlerinizden öpüyorum.. 

..

bu arada bugün aklımda hep oh my love vardı.. neden bilmiyorum yürüyüşte bile bunu mırıldandım bir ara..

oha ne ayıp lan.. 

millet orda cumhuriyet yürüyüşünde..


26 Ekim 2012 Cuma

sana dedim

hoy

herkes kurban kurban kurban diyip duruyor.. bayram falan diyorlar.

ama ben o kadar unutmuşum ki bayram olduğunu annemlerin bayramını saat 9da falan kutladım. akşam yani.. oha bugün bayramdı di mi dedim.. yuh dediler bana..

hageten yuh bana ya.. insan bu kadar mı alakasız olur? olur mu? olur.

ama o kadar abimler falan aradı.. bir sürü uzaktaki insanla konuştular ettiler..  ben de bu konuşmalara tanık oldum.. yine de annemlerin bayramını kutlamak taa akşam aklıma geldi..

işin garibi onlar da farkına varmadılar galiba.. yada ses etmediler bakalım ne zaman şeyetçem diye zaman tanıdılar bilemiyorum..

bana bayramlarda kandillerde böyle oluyor zaten.. nedense kutlama olayını hep unutuyorum.. annem dürtüyor anca akıl ediyorum sarılayım öpeyim diye.. işin daha da garibi, küçük abim aramamışsa onu arayıp uyarıyorum ve onu uyardığım halde kendim unutabiliyorum.. 

oluyor böyle şeyler..

...

sen de apartman/site yöneticilerine gıcık oluyor musun? olmayan insan var mıdır acaba.. bir gün inanıyorum ki apartman yöneticisi diye bir şey kalmayacak.. işte biz o gün tükeneceğiz..

şükür ki bir yöneticimiz var.. çok da sevimli.. arada canı sıkılıyor gidiyor apartman girişindeki gri taşları söktürüyor.. kırmızı garip taşlarla kaplatıyor falan.. ilginç..

..

vay arkadaş ya..

bu ne biçim bayram.. kimse gelmedi bugün.. aslında hiç üzüntülü değilim.. ama ilk günlerinde misafir gelen bayramları daha çok seviyorum.. çünkü bütün gelecekler bitince kafan rahatlıyor panik halin bitiyor falan..

şimdi mesela zil çalsa hemen hopluyorum yerimden picamalarımı çıkarmaya falan çalışıyorum.. alelacele pantolonu geçirmeye çalışrıken yanlış alarm olduğunu öğrenip bu sefer yarıya kadar giydiğim pantolonu çıkarıp geri picamalarımı giyiyiorum.. bu işlem her yanlış alarmda tekrarlanıyor.. yani ben tam yatağımın orta yerinde bilgisayar kucağımda battaniyeler arasında sarmalanmış semirirken, içimde hep bir huzursuzluk var anlıyor musun.. ondan bir an önce misafirler gelsin gitsin de geri kalan günleri kimsenin gelmeyeceğinin garantisi altında huzur içinde geçireyim istiyorum..

bu arada evet ben evde pantolonla oturamam pek.. sıkılırım.. oha sen oturur musun?

..

bu arada beni özlemiş olduğunu tahmin ediyorum.. bayadır yazmıyordum.. yoksa yazdım mı.. yoksa yazdım da bana mı yazmadım gibi geliyor.. 

neyse neyse.. 

ama özlemediysen de özle ulan..

birileri beni de özlesin be..

bi özle be..

bak böyle deyince aklıma bu şarkı geldi..

Please, please forgive me,  --- lütfen, lütfen affet beni
But I won't be home again.  --- ama eve gelmiyorum yine.. nerde ev bilmiyorum bile
Maybe someday you'll look up, --- belki bir gün şöyle bir bakarsın da etrafına
And, barely conscious, you'll say to no one: --- yarı ayık kafayla, çevrende kimse de olmayacağından
"Isn't something missing?" --- bişey mi eksik lan sanki? dersin kendi kendine demek istemiş sanırım yazar burda

You won't cry for my absence, I know --- yokluğuma ağlamazsın sen biliyorum
You forgot me long ago. --- hatta çoktan unuttun beni sanki..
Am I that unimportant...? --- bu kadar önemsiz miyim lan ben?
Am I so insignificant...? --- bu kadar değersiz miyim ulan!
Isn't something missing? --- bir şey eksik değil mi yani ben yokken?
Isn't someone missing me? --- hiç bakmadın mı bloğa nerde bu diye? yuh!

[Chorus:]
Even though I'm the sacrifice, --- her ne kadar burda kurban ben olsam da
You won't try for me, not now. --- şu kurban bayramı zamanı benimle ilgileneceğini sanmıyorum
Though I'd die to know you love me, --- her ne kadar ölsem de beni sevdiğini bilmek için
I'm all alone. --- çaktırmıyorum.. o yüzden de yapayalnız kaldım zaten böyle gururlar mururlar..
Isn't someone missing me? --- birileri beni özlemiyor mu yani şimdi? kimse özlemiyor mu? sen özlemedin mi yani gerçekten? yuh ya..
 
Please, please forgive me, ---lütfen be lütfen, affet beni, yine bloğumu oku
But I won't be home again. --- bu ev ev dediğin nerde arkadaş?
I know what you do to yourself, --- kendine ne ettin bilmiyorum açıkçası.. ama burdan keyfin yerinde gözüküyor
I breathe deep and cry out, --- neyse derin nefes alıp çemkirmeye devam edeyim ben
"Isn't something missing? --- bir şey eksik değil mi diye soruyorum sana.. kime diyorum alo!
Isn't someone missing me?" --- alo kiminle görüşüyorum?
[Chorus]

And if I bleed, I'll bleed, --- içim kan ağlıyor
Knowing you don't care. --- hiç umrunda değilmişim meğer
And if I sleep just to dream of you --- oysaki şurda uyuyorsam seni belki rüyamda görürüm diye
I'll wake without you there, --- bi uyanıyorum, rüyaymış.. küfredip geri uyuyorum biliyor musun?
Isn't something missing? --- akşam oliy uyku tutmiy, davarları sayırem sayırem bir davar eksik
Isn't something... --- bi de anlirem sen yoksun hehe:)

16 Ekim 2012 Salı

yanlışlıkla şeyoldu

bugün 4 saatlik uykuyla, beynimin sulanmasını engellemeye çalışırken seni düşündüm aniden. yanlışlıkla oldu.

ama düşünmemi engelleyemedim. dedim ki.. belki de senin beni sevdiğin gibi ben de seni sevmeyi becerebilseydim.. doğru düzgün sevebilseydim seni..

bi bok olur muydu diye düşündüm. sanırım olmazdı. hem sen beni doğru düzgün mü sevmiştin sanki.. 

neyse ya.. zaten derler ya  keşkelerle bir yere varılmaz.. her şey olacağına varır.. her şeyin hayırlısı.. olmuşla ölmüşe çare yok..  ölenle ölünmez.. oha.. yine ölüme bağlandım bak..

vallahi yetti artık. 

ben kilitleyip gidiyorum burayı.. 

28 Eylül 2012 Cuma

i need vitamin b

aman tengrim!

özüme mi dönüyorum ben ne..


bu aralar hiç kop kop müzik dinleyemiyorum biliyor musun? 


nereden bileceksin..

bir garipleştim.. bir haller oldu bana.. anlıyor musun beni?


keşke anlasan.


..


antibiyotiklerin mala çevirebilme özellikleri olduğunu keşfettim. bildiğin kafayı döndürüyor, hafızayı siliyor, konuşmayı falan unutturuyor.. 


attım hafızaya beyin bedava diyorsun ama attıkların geri gelmiyor malesef..

düşün antibiyotik kullandığım bir haftada en az 26 tane şey unutmuşumdur. bunlar seni hiç ilgilendirmez. o yüzden buraya yazmıyorum. hem zaten hala hatırlayamadım.


.. 

hafif malca bi sarkı duydum bugün.. neyse biraz kafa sallayalım.. öyle değil lan yavaş.. başımız dönmesin akşam akşam.. böyle yukarı aşağı hafif hafif kafanı oynat sadece biraz.. boyun egzersizi..


ayrıca sözlerini çevirmezsem eksik kalır.. sana özel çeviriyorum bak.. kıymetini bil..

Numb and broken, --- beynim sulandı kafayı kırdım
Here I stand alone, ---hep de yapayalnızım lan ağzına sıçayım bu hayatın
Wondering what were --- düşünüyorum kara kara
The last words I said to you --- ne dedim ki ben en son sana?
Hoping, praying that I'll find a way --- allah'a yalvarıyorum her gece
To turn back time, --- zamanı geri alabileyim diye..
Can I turn back time? --- alabilir miyim ki lan sence?
What would I give to behold. --- anlamıyorum şu ikili ilişkileri.. nolur bi çare bul derdime..

The smile the face of love, --- aşkın yüzü suyu hürmetine..
You never left me, --- sen beni hiç terketmedin ki..
The rising sun --- doğan güneş..
Will always speak your name. --- tozar..ee? elif?

Numb, i'm broken --- dağıldım yemin ediyorum bu antibiyotikler kafa bırakmadı bende
Here i stand alone. --- yalnızlıktan bıktım artık be her gece her gece
Wondering the words, --- düşünüyorum düşünüyorum bulamıyorum yemin ederim

The last words i said to you --- en son ne dedim sana sarhoş sarhoş da kaçıp gittin
It won't be long --- ama çok uzun sürmez..
We'll meet again... --- yine karşılaşırız taksimde falan.. orada hep birileriyle karşılaşıyordum zaten

What would i give, to behold --- the beholder!
The smile, the face of love? --- ne biçim şarkı sözü bunlar?
You never left me --- anladık seni terketmedi tamam.. mahalleli deli diyor ama arkandan
The rising sun ---
güneşi bence hiç karıştırmasaydın bu işe sözler yeterince gay bu haliyle..
Will always speak your name ---
adın neydi bu arada?

It won't be long, we'll meet again --- neyse karışaltığımızda söylersin..
Your memory is never passing --- atarım hafızaya beyin bedava
It won't be long, we'll meet again --- yakındır karşılaşmamız titremeye başladım heyecandan..
My love for you is everlasting. --- sonsuz aşkımla boğmaya geliyorum seni hazırlan. (lan?)

I mourn for those who never knew you --- mourn ne la?
I mourn for those who never knew you --- sen neymişsin ki seni tanımayanlara yuhlar olsun.. ölsün hepsi.. acıyormuşum zargana göre ben onlara...

It won't be long, we'll meet again --- bak yine nakarat..
Your memory is never passing --- hayır müzik güzel gibi de..
It won't be long, we'll meet again --- başka sözler de yazaydın ya buraya arkadaş..
My love for you is everlasting. --- neyse, yani sana öyle bir aşığım ki aşırı hareketler sergileyebilirim haberin olsun..

It won't be long, we'll meet again.. --- tekrardan karşılaşacağımız anı düşündükçe
It won't be long, we'll meet again.. --- içim kıpır kıpır oluyor yemin ediyorum
It won't be long, we'll meet again.. --- it wooont beee loooong.. belong? you belong to me!
It won't be long, we'll meet again.. --- twitterda sadece 11 tanecik takipçim var.. onların da 5 tanesini tanımıyorum :/ pardon ya hep aynı laflar olunca benim kafa gitti.. ne diyordum.. hah.. ellerimi ovuşturarak tekrardan karşılaşacağımız günün hayalini kuruyorum.. aha! msj geldi senden.. kalp kalbe karşıymış..  "seninle barışırım ama bu sefer ağzımıza yüzümüze bulaştırmayalım rica ediyorum.. insan gibi sevelim birbirimizi.. her akşam darlama beni neredeydin ne yapıyordun diye.. böyle laflarla ilişkinin içine sıçıyorsun haberin yok.. geniş ol biraz.. " mı? (o.O) arkadaş sen sevgi nedir aşk nedir bilir misin? tabii ki de darlayacağım seni.. tabii ki de çılgın gibi kıskanacağım, hayatı dar edeceğim.. dur ya.. geniş falan ol demişsin sinirim tepeme çıktı bak.. tekrar düşündüm de bence biz tekrar falan karşılaşmayalım.. zaten 'gitmişse hiç senin olmamıştır' diye boşuna dememiş atalarımız.. zaten adını da hatırlamıyorum.. yüzünü de unuttummuydu tamam.. telefonda adın yok evet.. numara gözüküyor sadece.. adını silip numaranı saklamışım. hö? kafam karıştı.. acaba bu hallerimin tam olarak bana bağlanmak istememende bir etkisi var mı? b vitamini kullanıp zekileşsem sadece beni sever misin? bi biskrem versem yer misin? 


..

böylelik bugün saçmalama kotamı da doldurdum..

..

ve evde biskrem olaydı iyiydi..

se yo!

26 Eylül 2012 Çarşamba

oh my baby baby

şuna bak sen asıl..

bir an tribe girdim burda.. bana sinirleniyor böyle sandım.. gerim gerim gerildim..

ohalar olsun böyle şarkı söyleyene de söyletene de.. 

25 Eylül 2012 Salı

harbiden çok ayıp oldu böylesi bir trip kirliliği

hey you..

out there in the cold 

getting lonely getting old 

can you feel me? 

hey you dedim..

sana diyorum.. yalnız ve yaşlı insan.. evet sen.. 

sen komşulara karşı çok ayıp oldu amca'yı biliyor musun? biliyorsundur muhtemelen.. yaşlı olduğu ortada olup yalnız olduğunu da tahmin ettiğim o amca bu sefer de bi şiir okumuş..

aha bak..  çok şirin bu adam ya.. şarkı da iyi olmuş.. amcanın şiiri de güzel.. doğru söylüyor adam yahu.. şehir ve köyleri biz kirlettik ulan!

..

o değil de, sen de farkettin mi bendeki bu yaşlı insanlara olan sempatiyi? millet çoluğu çocuğu şirin bulur, ben yaşlı insanları şirin buluyorum.. bir terslik mi var ne?

ama sanırım bu durumu irdelemek için de çocukluğuma inmek lazım.. yani şöyle söyleyim, anneannem ben 1 yaşlarımdayken ölmüş, babamın babası olan dedem babam 5 yaşındayken ölmüş, annemin babası olan dedem ise annem daha anneannemin karnındayken ölmüş, babannem de ben orta okulun başında yada ilkokulun sonundayken ölmüştü.. tam hatırlamıyorum.. iyice küçükken bize bakarmış da, kendimi bildiğim dönemlerde hatırladığım kadarıyla bunamıştı..hatta bana bir keresinde "sen kimin kızısın, geç oldu git tayfana" dediğini hatırlıyorum.. canım ya o da çok şirindi.. fazla bir anımız yok ama hatırlayabildiklerim kadarıyla süper şirin biriydi.. keşke hafızası da iyi olsaydı.. neyse..

o lafı dediğinden beridir de ev halkı arada bana git tayfana falan der canı sıkıldıkça.. böyle de yer etti ailemizde bu laf..

..

ya o da değil de.. ben bugün ne yaptım biliyor musun? tribe girdim.. 

oha lan.. ben! trip! yok yok aslında ben de iyi girerim triplere ama , karşısında tribe girebileceğin insan var giremeyeceğin insan var..

ben gittim karşısında asla ve asla tribe giremeyeceğim bir insanın karşısında tribe girdim..

yemin ediyorum çok korktum kendimden o an.. lan yoksa? dedim.. yok ya.. yok.. daha neler.. oha..

..

neyse şimdi bana git bir dede ve bir nine bul kucaklarına yatıp saçlarımı okşattırabileceğim..

çabuk!

22 Eylül 2012 Cumartesi

dağılın! fbi.. pardon antibiotics will take over the case..

iki haftaır hastayım.. öksürüklü göğüs ağrısından muzdaribim..bayık bir hayat sürüyorum bu yüzden.. adam da bana inatla antibiyotik yazmadı yahu.. iki haftadır.. 

çüş ulan.. abuk subuk cold mold yazan ilaçlar kullandım boşu boşuna.. ot suları içtim.. çöp suları içtim iyileşebilmek için..

en sonunda gittim odasına dedim ki; dayı bu geçmiyor.. hehe.. dayı desem ne yapardı acaba.. 

sonra dedim ki; boğazım da acımaya başladı yutkunurken baboli.. aç bakim dedi.. açtım.. aaa bademciğin iltihaplanmış dedi.. anaa dedim.. korkma kız önemli bişey yok dedi.. ciğerlerim de ağrıyor bak derin nefes alınca hııaah yaptım.. öksürdüm sonra.. hmm dedi.. 

sonra stetoskopuyla dinledi biraz.. yine önemli bir şey yok dedi.. ulan dedim nasıl yok.. akşamları kaburgalarımın altından başlıyor ağrı alttan alttan.. tatlı tatlı.. böyle batar gibi oluyor duruyor falan şakacı şirin şey.. dedim.. hmm dedi.. lan doktorcum zatürre olacağım sanırım dedim.. antibiyotik verelim en iyisi dedi.. iyi dedin dedim..

çünkü dolorin cold mudur nedir, yani bu ilaçların amacını tam olarak anlayabilmiş değilim.. semptomatik tedavi için diyor da ne demek istiyor yani? belirtileri yokmuş gibi gösterip aslında iyi etmeyiz mi diyor yani? yani hastalığı geçirmeden sadece belirtilerini bir süreliğine yok edip seni kandırırız mı demek istiyor? ne alçak, ne hilekar, ne düzenbaz ilaçmış bu arkadaş ya.. ben ömrü hayatımda bir ilaç tarafından böylesi kandırılmamıştım.. hehe..

neyse antibiyotiklerime kavuştum sonunda..
kim ki antibiyotiklere laf ederse karşsında beni bulur. samimi söylüyorum bak. döverim. 

son olarak şirin sağlık ocağımızdaki şirin doktorla olan muhabbetlerimden sonra aklıma hep dr spaceman geliyor.. bak..

bir keresinde babamın nasıl olduğunı falan sordu sonra da konuşma garip bir yere gitti..bana tvlerde çıkan bir doktorun sitesine bakmamı önerdi. artık çok yeni çalışmalar var falan dedi.. sinirlerle ilgili falan dedi.. evet dedim kök hücre çalışmaları falan ama bizimkinin biraz farklı bir durum dedim.. yok yok bitkilerle bu adam çok fazla başarı elde etmiş dedi.. deme yau dedim.. ama zor değil mi bu sinirlerle ilgili olan olaylar dedim yani böyle otla çöple nasıl olmuş, o kadar kolay mı ki demek istedim.. yok yok dedi.. kan temizleniyor.. kan organlara ulaşınca organlar iyileşiyor falan dedi sonra bana.. ama dedim bu miyelin kılıfları falan fişman karışık işler dedim.. yok işte.. şimdi.. kan temizlenince iyileşme oluyor dedi yine.. anladım sağol babuş dedim çıktım.. heh:)

çok şeker lan bu doktor.. ama hakkını yemeyim mesela devlet hastanesindeki doktor, boğazımdaki acıyan şey için aft o aft demişti(kedidir kedi), ama bizimki iltihap olduğunu şıp diye bildi bak.. memnunum yani kendisinden :) biricik aile hekimimiz.. tecrübeli olduğu kadar şirin, şirin olduğu kadar heyecanlı, heyecanlı olduğu kadar da hallederizci..öyle garip biri..

infinite wisdom gibi bir şey 

11 Eylül 2012 Salı

o-ha!

suskunların yeni sezon ilk bölümünü de izlemiş bulunmaktayım.. diyebileceğim tek şey oha!

öküz müsün demek istiyorum bu bölümün yaratılmasından sorumlu kişilere.. yahu insan düğün günü yalnız bırakılır mı ya.. yalnız kalıp da tecavüze uğrayabilir mi? bunun olma olasılığı yüzde kaç? hem de plan dahilinde gelişecek olay.. 

gülten'e tecavüz edeceksinmiş.. oldu gazoz.. zaten düğündeki bütün ahali de kızı kesin yalnız bırakacaktı orada emindiniz yani bundan da.. ne salak iştir bu ya..

daha da gırla saçma sapan sinir bozucu şey var da valla yazasım gelmedi yemin ediyorum.. şurda parmaklarımı yorduğuma değmez.. 

yalnız bölümle ilgili en çok beğendiğim şey ibrahim'in ağlama sahnesiydi.. iyi oynamış takdir ettim.. ama daha süperini de gördüm.. aha da bu..
(ellerimle hazırladım movie makerlarda.. dün de başka bir şey için cebelleşmiştim movie maker ile.. işin içinden çıkamamıştım.. bugün çıktım ama.. )



çocukcağız ağzındaki yiyeceği bile yutamadı bak nasıl ağlıyor, saçı başı dağıtıyor, bir yandan kimse duymasın ağladığını diye kasıyor falan.. sen tabi anlamadın bu niye birden böyle yaptı.. sebepleri var çünkü.. çocuk perişan oldu bir bilsen neler oldu neler..  o uzaktan bakan elemana belli etmemek için dünyası başına yıkılmışken tıkınmaya çalışıyor orda.. ne acıklı bir sahneydi yahu.. neyse yani böyle gebere gebere ağlamak lazım.. anlatamıyorum bu oyunculara..

bu uzak doğu eski dönem dizilerine amma sardım ya.. vurdulu kırdılı sahneler falan olunca dayanamıyorum izliyorum..jackie chan filmlerini de çok severim bu arada ben.. millet tırt bulsa da bence hoşlar.. şirin çinli.. bunun dövüş sahnelerinde ortalık birbirine girer ya hani.. etraf toz duman olur ve o toz dumanın içinde ahenkle dans ederek adeta sanat icra eder gibi döver milleti.. hehe:) komik bence.. shanghai knights favorilerimdendir hatta.. gördüğün gibi öyle kültmüş bilmemneymiş hiç aramam.. izlerken vakit güzel geçsin yeter..

..
neyse.. 

zaten hasta oldum.. ciğerlerim ağrıyor.. öksürüp duruyorum.. ekinezya çayı içmekten su içinde kaldım burda.. ne biçim terletiyor bu çay yahu.. bir de kalkmış şu halimle bile suskunları çekiştiriyorum.. yine başladık ya.. yok valla artık izlemicem.. başlamıyoruz yani.. bu sondu.. duydun mu son.. bu sefer bitti.. bittiiii!!

se yo..

8 Eylül 2012 Cumartesi

dellendim yine bir sonbahar günü..

hey you.. out there in the cold.. heh:)

serinledi mi len oralar da ? burası geceleri serin olmaya başladı..
 
neyse ee neler yaptın görüşmeyeli?

yokluğumda çok kitap okudun  mu?

aradın mı beni?

neredesin nerede? diye feryat figan aradın mı sokaklara çıkıp? mustafa sandal ağbimizin parçasını dinlerken ara sıra resmime dokunup ağladın mı? resim değil o ayrıca fotoğraf.. sence bunu mustafa sandal'a söylesek ağzımızın üstüne vurmak ister mi?

yani kısaca naber nasılsın demeye çalışıyorum..

ben de iyiyim sağol.. (iyi olduğunu varsaydım)

aslında pek iyi değilim.. bugün çok fena kavga şeysi oldu evde.. ben de pek bir sinirlendim.. kendimi tanıyamadım.. du bakayım dolunay falan da var mı.. göremedim..

bu aralar çok sinirliyim.. ben ya.. ben.. ben ne kadar da sakin bir insanım oysaki normalde.. ama bu aralar böyle işte..

mesela geçenlerde de bir arkadaşımla konuştum ve sildim onu hayatımdan mesela.. oha.. ama evet.. öyle oldu.. hem de normalde asla konuşmayacağım bir tavır takınarak.. aslında bu kişiye uzun süredir sinir oluyordum ama herkesle arayı iyi tutmalı politikasından dolayı silemiyormuşum demek ki.. sildim gitti ulan..

benim artık seninle konuşacak bir şeyim yok! dedim.. sen birine hiç böyle dedin mi? yada biri sana dedi mi?

ne kötü bi laf bu aslında.. nasıl dedim ben bunu yahu.. niye dedim.. neyse gerçekten konuşacak bir şeyim kalmamış demek ki..

bu arada, aslında lafın orjinali şu:

"benim size soracak bir şeyim yok!"  

bu lafın bir mülakat sırasında birine dendiğini duymuştum.. diyen kişiyle de tanıştım hatta ben de.. bana soracak bir şeyi varmış.. benim de ona soracak bir şeyim vardı aslında.. neden soracak bir şeyi yokmuş önceki kişiye.. bunu sormak istemiştim.. aslında sebebini biliyordum da, kendi ağzından da duymak istemiştim..

işte bu laf, o kişi, o kadar kafamda yer etmiş ki.. sanırım birine posta koyacakken benzer bir cümle kurdum istemeden.. yada isteyerek.. bilemiyorum.. ama ne kötü oluyormuş böyle demek birine.. demeseymişim ya..

neyse...

sonra geçen gün de başka bir arkadaşıma acayip sinir oldum.. daha doğrusu arkadaşım vasıtasyıla tanıştığım bir arkadaş bu.. ve samimiyetimiz o kadar derin değil henüz.. henüz mü? bitti o iş alooo

çünkü onu da sildim hayatımdan.. hobaa.. herkesi siliyorum çatır çatır.. neyse tabi o bunu bilmiyor.. yakında anlar hehe.. bu hayatta nevi şahsıma münhasır bencilliklerim vardır kurtulmaya çalıştığım.. bak bencilliklerim var, bunu kabul ediyorum, ama kurtulmaya çalışıyorum bunu da biliyorum.. işte bu tarz bencillikleri kimde görsem şıp diye anlarım.. asla inandıramazlar beni iyi niyetli olduklarına.. gayet iyi biliyorum çünkü bu hareketleri, hiçbir gerekçe/bahane kandıramaz beni.. işte bu tarz hareketlerini yakalıyordum, sinir oluyordum ama bir şey demiyordum.. son yaptığı harekette dedim ki: yeter ulan! bu kız aynı ben! 

şu dünyama bir tane ben yetiyorum zaten.. bir tane daha benden olmasına katlanamam.. yeterince tiksiniyorum kendimden..ehehe..

işte bu nedenle sildim kendisini..johann faber ile.. bundan böyle aradığında açmayacağım.. bir insanı en hızlı uzaklaştırma yöntemi onu görmezden gelmektir, yok saymaktır biliyorsun.. bilmiyorsan da öğren.. biraz hayvanca ama olsun.. işe yarıyor..

böyle işte.. 

yani bu aralar çatır çutur siliyorum insanları hayali defterimden.. hatta bugün az daha bizimkileri de siliveriyordum bak.. sonra dedim napıyorum ulan ben?

bu aralar ne olduysa içimde sönmeyen bir sinir var, stres var, birilerine bağırma isteği, kapıları çarpıp camı çerçeveyi indirme isteği var ki bugün arka odanın kapısını 3-4 defa çarptım.. kendi odamınki iyi gürültü yapmıyor o yüzden bu odanınkini çarpıyorum çarpacağım zaman..

ha bir de sandalyeyi tekmeledim.. o da iyi ses yaptı aslında ama sanırım duymadılar.. o kadar emek boşa gitti.. gittim kaldırdım geri yerine koydum bi daha mı tekmelesem dedim ama sonra içimden gelmedi..

valla ne kadar sinirliyim bu aralar ya.. herhangi bir şey bile acayip sinirlendirebiliyor.. 

bir keresinde de telefonu fırlatıyordum az daha duvara.. ama sonra dedim yapma dur! zaten dökülüyor telefon. başka bir şey fırlat.. sonra çevreme baktım, adam gibi bir şey bulamadım fırlatacak.. sonra da sinirim geçti herlade..

neyse işte böyle..

artık korkmuşsundur heralde hışmımdan.. korkmadıysan da yuh diyorum sana.. 

yuh ki ne yuh..

gel seni bi döveyim de anla durumun ciddiyetini..

sersem seni.. ne bakıyon lan? ne bakıyooon!!

belanı arama bence.. 

git burdan..

ama önce günün anlam ve önemini belirten şarkıyı dinle.. 

tamam şimdi git..

sonra gel ama..

26 Ağustos 2012 Pazar

beni yola koy

kendimle ilgili hiç sevmediğim bir özelliğim var.. yolculuğa çıkacağım zaman, hazırlık yapma kısmını en son ana bırakıyorum.. yani mesela evden çıkmama 1 saat kala başlıyorum hazırlık yapmaya..

neden böyle yapıyorum bilmiyorum.. insanda biraz heves olur değil mi?

ille bekliyorum yumurtalar kapıya gelsin sıralansın dizilsin, sıkıntıdan patlasın, arkadan bir yumurta araya kaynak yapmaya çalışsın kavga çıksın birkaçı kırılsın etraf bok olsun diye..

son anların insanıyım ya ben.. artık anladım bunu.. okulda da öyleydim zaten.. sabah hazırlardım çantamı.. hatta bazen sabah açardım hehe:) 

..

planlı programlı düzenli insanları o kadar çok seviyorum ki.. onları yanacıklarından öpesim geliyor.. bağırlarıma basasım geliyor.. bana da öğretsinler istiyorum.. beni de eğitsinler beni de hale yola koysunlar..

karşılarına geçip

"okut öğret ve nihayet

yurda yarar bir insan et " diye şarkı söylemek istiyorum..

ben küçükken bu şarkıyı okut öğret beni hal(l)et zannediyordum bu arada.. hale yola koy gibisinden.. bir hal durum kazandır insan içine çıkabileyim artık gibisinden bir laf sanıyordum..

ne salakmışım ya..

24 Ağustos 2012 Cuma

huysuz ayakkabı sendromu

yine bir ayakkabı olayı yaşadım.. 

gün geçmiyor ki bir ayakkabıdan muzdarip olmayım..

dün tam yürüyorum, hava felaket sıcak, neredeyse hayattan bezicem ama neyse ki ayaklarımda çok rahat olan, çok sevdiğim, ön kısmında ve bileğinde iki ince şerit bulunan hafif topuklu açık ayakkabılarım var.. herşeye rağmen ayaklarım rahat olduğundan hayat güzel yani.. çünkü ayaklarımın rahat olması benim için çok önemlidir bilmem söylemiş miydim.. 

neyse işte böyle sevimli sevimli kanaatkar bir şekilde yürüken birden sağ ayağımdaki ayakkabı ayağımı serbest bırakıverdi.. bir de baktım ön kısmındaki şerit kopmuş.. ve anlayabileceğin üzere sadece bilekten tutan bir ayakkabıyla, ayakkabı sağa sola kaymadan yürünemeyeceği için sıçıp kaldım oracıkta.. oysaki ne kadar da kanaatkardım.. (annem biraz kanaatkar olun deyip duruyor da, dilime dolandı) neyse ki arkadaşıma ulaşmama çok az kalmıştı.. karınca hızıyla yürüyerek yanına vardım ve birlikte bok varmış gibi gülmeye başladık bu duruma..

ama için için çok üzülüyordum.. kaç yıllık ayakkabım.. bana nasıl yapardı bunu? üstelik hiç de sinyal vermedi ben kopmak üzereyim diye..

sonra gölgede bir banka oturduk.. herkesin gözü üzerimde tabi.. bir anda ilgi odağı oldum.. ne yapsak ne etsek diye düşündük, yakında ayakkabıcı var mı diye sorduk sağa sola.. bi tane kimin nesi olduğunu ve orada neden dolandığını bilmediğim bir amca, az aşağıda var dedi.. sonra arkadaşım bana, sen dur ben götürüp yaptırıp geleyim dedi.. sonra ben daha bir şey diyemeden o amca bu sefer atladı, siz durun ben yaptırıp getireyim diye.. 

oraya kadar yürürüm heralde dedim ben de.. arkadaşım yine sen otur ben yaptırıp geleyim dedi.. yok yok yürürüm ya o kadar dedim.. amca, yolda kalırsın kızım ver ben yaptırayım geleyim hemen, ver ver dedi.. arkadaşım bu sefer, ya ben giderim gerek yok falan dedi.. amca hala daha, bişey olmaz ver yahu hemen yaptırıp getiririm ben onu sen yolda kalacan falan diyor bana.. ben çoktan yürümekten vazgeçmiştim aslında herkesi bu kadar hevesli görünce.. iyi dedim, yazı tura attım hangisi gitsin diye..

şaka maka insanların yardımsever olması çok güzel bir şey ya..

sonra işte amca aldı gitti ayakkabıyı.. biz de arkadaşla oturduk bekledik.. ben sağ ayağımı sol ayağımın arkasına gizleyerek üzerimdeki bakışlardan kurtulmaya çalıştım falan.. garip bir durumdu..

sonra amca getirdi ayakkabıyı.. ayakkabıcı yerinde yokmuş, o yüzden yapıştırıcıyla kendisi yapıştırmış.. ne sevimli ya.. kendi dikebilse dikecek bile.. borcum ne kadar dedim, bu sefer para almamak için tutturdu.. şirin ya..

..

bugün de yapıştırılan kısım fazla idare etmez diye bir ayakkabı tamircisine götüreyim de iyice muamele görsün dedim.. en alt yolda varmış bir tane.. küçücük kutu gibi bir yerdi.. amcanın önünde bir yığın ayakkabı vardı.. içerisi de darmadağınıktı ve ordan burdan sarkan fırlayan poşetlere kutulara ıvır zıvırlara çarpmadan girip çıkmak imkansız gibi bir şeydi.. neredeyse imkansızı başarıyordum.. olmadı..

tamirci amca 55 yaşındaymış.. biraz lafladık.. 38 yıldır bu işi yapıyormuş.. aslında dükkan pek içime sinmedi ama 38 yıldır bu işi yapıyorsa bırakayım da yapsın bari dedim.. 1 saat sonra hazır dedi.. ama ben 2 saat verdim ona.. bıraktım ayakkabıları eve gittim..

..

tekrar dükkana gitmek için evden çıkmıştım ki apartmanın altında ismilazımdeğil teyze ile karşılaştık.. sıkılmış yürüyüşe çıkmış.. ne yaptın ne ettin annen baban napıyo şeklindeki birtakım sorularından sonra ben başladım bu sefer sen napıyorsun ne ediyorsun ismilazımdeğil teyze diye sormaya.. anlatmaya başladı.. o daha da dertli.. zihinsel engelli bir çocuğu var.. belki de 30 yaşında olmuştur.. 

başladık karşılıklı hayat zor hayat bok diye efkar yapmaya.. babamı soruyor, kendi çocuğundan bahsediyor falan.. bu sırada gözüme çimenlerin üzerindeki kedi çarptı..

geçen gece teee karşı apartmanın bahçesindeydi bu.. balkondan buna iki pıst yaptım sallamadı.. sonra yere bir şey atar gibi yaptım da koşup geldi hemen.. hergele.. bir süre yerleri taradı etti, arada yukarı bakıyor hani nerde der gibisinden falan.. çok şirindi lan.. sonra biraz ekmek attım boşa ümitlendirmiş olmayayım, hayalleri yıkılmasın diye.. hapur hapur yedi.. sonra baktım çok aç gibi.. yani kedi haliyle ekmeği bile bu kadar iştahla yediğine göre.. biraz da peynir attım sonra.. onları da çılgın gibi yedi.. sonra doydu, çekti gitti.. o kadar pıst ya dur ya dedim sallamadı.. 

bugün de bi baktım gelmiş dolanıyor öyle çimleri kokluyor.. gidip kafasından tutup hunharca sevesim geldi ama ismilazımdeğil teyzeyi bir kedi için satamadım.. bazen insanların hayattan şikayet etmeleri ve birilerinin de bunu dinlemesi gerekiyor.. bazen insanlar beni dinliyor bazen de ben insanları dinliyorum.. arada böyle olmak zorunda.. ismilazımdeğil teyze de konuşmak istiyor gibiydi.. bu yüzden kediye, dönücem ben sana bakışı attıktan sonra dikkatimi bütünüyle ismilazımdeğil teyzeye verdim.. yolun aşağısına kadar konuşa konuşa yürüdük birlikte.. sonra ayrıldık.. ben de ayakkabı tamircisine doğru yol aldım.. 

..

ayakkabıcıya girdim, bir baktım.. sonra tekrar baktım.. amca fena yapmamış aslında ama yine de garip geldi.. 38 yıllık deneyim beni memnun edemedi mi ne? olur mu lan öyle şey. sağol amca dedim, parasını verdim.. hadi iyyakşamlar dedim.. iyi akşamlar diyemiyorum bir türlü.. sonra bana yakında mı oturuyorsun dedi.. evet dedim.. hayır deseydim dükkanını sükse yapmış sanabilir miydi? bir şey olursa getir yine ben hep burdayım dedi.. iyi dedim.. nereye gidebilirsin ki zaten diye sormadım ama..

..

döndüğümde kedi de yoktu zaten.. salak yemin ediyorum geri zekalı bu kedi.. dönücem dedim niye beklemiyorsun? ben de eve gidip babamın kafasını sevdim.. o da kedi gibi zaten..
 
...

telefonum yaklaşık 1 yıldır böyle çalıyor..