kendimle ilgili hiç sevmediğim bir özelliğim var.. yolculuğa çıkacağım zaman, hazırlık yapma kısmını en son ana bırakıyorum.. yani mesela evden çıkmama 1 saat kala başlıyorum hazırlık yapmaya..
neden böyle yapıyorum bilmiyorum.. insanda biraz heves olur değil mi?
ille bekliyorum yumurtalar kapıya gelsin sıralansın dizilsin, sıkıntıdan patlasın, arkadan bir yumurta araya kaynak yapmaya çalışsın kavga çıksın birkaçı kırılsın etraf bok olsun diye..
son anların insanıyım ya ben.. artık anladım bunu.. okulda da öyleydim zaten.. sabah hazırlardım çantamı.. hatta bazen sabah açardım hehe:)
..
planlı programlı düzenli insanları o kadar çok seviyorum ki.. onları yanacıklarından öpesim geliyor.. bağırlarıma basasım geliyor.. bana da öğretsinler istiyorum.. beni de eğitsinler beni de hale yola koysunlar..
karşılarına geçip
"okut öğret ve nihayet
yurda yarar bir insan et " diye şarkı söylemek istiyorum..
ben küçükken bu şarkıyı okut öğret beni hal(l)et zannediyordum bu arada.. hale yola koy gibisinden.. bir hal durum kazandır insan içine çıkabileyim artık gibisinden bir laf sanıyordum..
gün geçmiyor ki bir ayakkabıdan muzdarip olmayım..
dün tam yürüyorum, hava felaket sıcak, neredeyse hayattan bezicem ama neyse ki ayaklarımda çok rahat olan, çok sevdiğim, ön kısmında ve bileğinde iki ince şerit bulunan hafif topuklu açık ayakkabılarım var.. herşeye rağmen ayaklarım rahat olduğundan hayat güzel yani.. çünkü ayaklarımın rahat olması benim için çok önemlidir bilmem söylemiş miydim..
neyse işte böyle sevimli sevimli kanaatkar bir şekilde yürüken birden sağ ayağımdaki ayakkabı ayağımı serbest bırakıverdi.. bir de baktım ön kısmındaki şerit kopmuş.. ve anlayabileceğin üzere sadece bilekten tutan bir ayakkabıyla, ayakkabı sağa sola kaymadan yürünemeyeceği için sıçıp kaldım oracıkta.. oysaki ne kadar da kanaatkardım.. (annem biraz kanaatkar olun deyip duruyor da, dilime dolandı) neyse ki arkadaşıma ulaşmama çok az kalmıştı.. karınca hızıyla yürüyerek yanına vardım ve birlikte bok varmış gibi gülmeye başladık bu duruma..
ama için için çok üzülüyordum.. kaç yıllık ayakkabım.. bana nasıl yapardı bunu? üstelik hiç de sinyal vermedi ben kopmak üzereyim diye..
sonra gölgede bir banka oturduk.. herkesin gözü üzerimde tabi.. bir anda ilgi odağı oldum.. ne yapsak ne etsek diye düşündük, yakında ayakkabıcı var mı diye sorduk sağa sola.. bi tane kimin nesi olduğunu ve orada neden dolandığını bilmediğim bir amca, az aşağıda var dedi.. sonra arkadaşım bana, sen dur ben götürüp yaptırıp geleyim dedi.. sonra ben daha bir şey diyemeden o amca bu sefer atladı, siz durun ben yaptırıp getireyim diye..
oraya kadar yürürüm heralde dedim ben de.. arkadaşım yine sen otur ben yaptırıp geleyim dedi.. yok yok yürürüm ya o kadar dedim.. amca, yolda kalırsın kızım ver ben yaptırayım geleyim hemen, ver ver dedi.. arkadaşım bu sefer, ya ben giderim gerek yok falan dedi.. amca hala daha, bişey olmaz ver yahu hemen yaptırıp getiririm ben onu sen yolda kalacan falan diyor bana.. ben çoktan yürümekten vazgeçmiştim aslında herkesi bu kadar hevesli görünce.. iyi dedim, yazı tura attım hangisi gitsin diye..
şaka maka insanların yardımsever olması çok güzel bir şey ya..
sonra işte amca aldı gitti ayakkabıyı.. biz de arkadaşla oturduk bekledik.. ben sağ ayağımı sol ayağımın arkasına gizleyerek üzerimdeki bakışlardan kurtulmaya çalıştım falan.. garip bir durumdu..
sonra amca getirdi ayakkabıyı.. ayakkabıcı yerinde yokmuş, o yüzden yapıştırıcıyla kendisi yapıştırmış.. ne sevimli ya.. kendi dikebilse dikecek bile.. borcum ne kadar dedim, bu sefer para almamak için tutturdu.. şirin ya..
..
bugün de yapıştırılan kısım fazla idare etmez diye bir ayakkabı tamircisine götüreyim de iyice muamele görsün dedim.. en alt yolda varmış bir tane.. küçücük kutu gibi bir yerdi.. amcanın önünde bir yığın ayakkabı vardı.. içerisi de darmadağınıktı ve ordan burdan sarkan fırlayan poşetlere kutulara ıvır zıvırlara çarpmadan girip çıkmak imkansız gibi bir şeydi.. neredeyse imkansızı başarıyordum.. olmadı..
tamirci amca 55 yaşındaymış.. biraz lafladık.. 38 yıldır bu işi yapıyormuş.. aslında dükkan pek içime sinmedi ama 38 yıldır bu işi yapıyorsa bırakayım da yapsın bari dedim.. 1 saat sonra hazır dedi.. ama ben 2 saat verdim ona.. bıraktım ayakkabıları eve gittim..
..
tekrar dükkana gitmek için evden çıkmıştım ki apartmanın altında ismilazımdeğil teyze ile karşılaştık.. sıkılmış yürüyüşe çıkmış.. ne yaptın ne ettin annen baban napıyo şeklindeki birtakım sorularından sonra ben başladım bu sefer sen napıyorsun ne ediyorsun ismilazımdeğil teyze diye sormaya.. anlatmaya başladı.. o daha da dertli.. zihinsel engelli bir çocuğu var.. belki de 30 yaşında olmuştur..
başladık karşılıklı hayat zor hayat bok diye efkar yapmaya.. babamı soruyor, kendi çocuğundan bahsediyor falan.. bu sırada gözüme çimenlerin üzerindeki kedi çarptı..
geçen gece teee karşı apartmanın bahçesindeydi bu.. balkondan buna iki pıst yaptım sallamadı.. sonra yere bir şey atar gibi yaptım da koşup geldi hemen.. hergele.. bir süre yerleri taradı etti, arada yukarı bakıyor hani nerde der gibisinden falan.. çok şirindi lan.. sonra biraz ekmek attım boşa ümitlendirmiş olmayayım, hayalleri yıkılmasın diye.. hapur hapur yedi.. sonra baktım çok aç gibi.. yani kedi haliyle ekmeği bile bu kadar iştahla yediğine göre.. biraz da peynir attım sonra.. onları da çılgın gibi yedi.. sonra doydu, çekti gitti.. o kadar pıst ya dur ya dedim sallamadı..
bugün de bi baktım gelmiş dolanıyor öyle çimleri kokluyor.. gidip kafasından tutup hunharca sevesim geldi ama ismilazımdeğil teyzeyi bir kedi için satamadım.. bazen insanların hayattan şikayet etmeleri ve birilerinin de bunu dinlemesi gerekiyor.. bazen insanlar beni dinliyor bazen de ben insanları dinliyorum.. arada böyle olmak zorunda.. ismilazımdeğil teyze de konuşmak istiyor gibiydi.. bu yüzden kediye, dönücem ben sana bakışı attıktan sonra dikkatimi bütünüyle ismilazımdeğil teyzeye verdim.. yolun aşağısına kadar konuşa konuşa yürüdük birlikte.. sonra ayrıldık.. ben de ayakkabı tamircisine doğru yol aldım..
..
ayakkabıcıya girdim, bir baktım.. sonra tekrar baktım.. amca fena yapmamış aslında ama yine de garip geldi.. 38 yıllık deneyim beni memnun edemedi mi ne? olur mu lan öyle şey. sağol amca dedim, parasını verdim.. hadi iyyakşamlar dedim.. iyi akşamlar diyemiyorum bir türlü.. sonra bana yakında mı oturuyorsun dedi.. evet dedim.. hayır deseydim dükkanını sükse yapmış sanabilir miydi? bir şey olursa getir yine ben hep burdayım dedi.. iyi dedim.. nereye gidebilirsin ki zaten diye sormadım ama..
..
döndüğümde kedi de yoktu zaten.. salak yemin ediyorum geri zekalı bu kedi.. dönücem dedim niye beklemiyorsun? ben de eve gidip babamın kafasını sevdim.. o da kedi gibi zaten..
ya bu fenerbahçe delirtecek bizi.. beni değil de ciddi ciddi şu takıma gönül vermiş insanları delirtecek.. birisi çocukken kulağıma sen fenerlisin diye fısıldamasaydı çoktan galatasaraylı olmuştum.. hadi onu olmasam da -bu evde barınamam çünkü- beşiktaşlı olmuştum..
yahu o ne sıkıcı maçtı öyle ya.. bak gerçekten şunu izlerken belki dalıp gitmem, belki güzel olur izleyebilirim diye şans tanıyorum ama yok..
zaten bi tanecik gol atabildik ama o gol de güzeldi ya.. şu futbol sevmez halimle ben bile beğendiysem gerçekten güzeldir o gol.. di mi..
..
neyse..
dün emenike'nin yobo karşısında önce 4-5 fake ardından da garip bir kıvırtma hareketi yapışından sonra düşüncelere daldım.. kanka mı bunlar acaba dedim.. böyle şakalaşmalar falan.. nijeryadan kankaymışlar hakkaten.. sonra da hayat bunlara güzel lan dedim.. valla..
sanırım şu hayatta en şanslı insan grubu, mesleği aynı zamanda hobisi olan insanlar olsa gerek..
..
mutluluk nedir diye düşünmek zorunda kaldım dün.. bildiğin düşünmek zorunda kaldım.. biri beni zorladı buna.. biraz düşündüm dediklerini ve ona dedim ki; hey dostum o lanet olası koca kıçını kaldır ve buraya gel.. gelmedi.. bu sefer dedim ki; hemen buraya gel dedim seni beyaz pislik.. yine gelmedi.. bu sefer dedim ki; dostum senin sorunun ne biliyor musun? lanet olasıca bir asisin sen..
lanet olsun diye diye ben gittim yanına oturdum.. sonra konuşmaya başladık.. mutluluk ona göre hayatımız sabit bir hızda ilerlediğinde hissedilmeyen bir şeydi.. mutluluk hızın + ivmelenmesi gibi, hayatımızın hızlandığı anlardı.. olumlu değişimler olduğu sürece hissettiğimiz ama durgunluk anlarında hissetmediğimiz bir şeydi.. artan ivmeyle hızlanıyorsak ovvv çok mutluyuz.. azalan ivmeyle hızlanıyorsak da fena değil.. hızlanıyoruz sonuçta.. o ivme sıfıra indiğinde ise hiçbir mutluluk hissetmiyorduk onun dediğine göre..
ama ben, acı çekmediğim her an mutluyum sanki dedim.. sabit bir hızda ilerlerken de mutluyum.. yeter ki negatif olmasın o ivme.. sıfırda kalsa da sorun değil benim için dedim.. baktı öyle bana.. sıfırdayken sıkılırsın belki ama sıkılmak mutsuzlukla eşdeğer olmamalı dedim.. mutsuzluk değil zaten ama mutluluk da değil dedi.. hıı dedim.. boka sarmaya başlıyorduk sanırım artık.. olsun lan yine de mutluyum sanki dedim..ve sonra pöykürdüm birden: şimdi o koca beyaz kıçını kaldır ve gidip bana içecek bir şeyler getir.. getirmedi..
ben de kanal d dublajı gibi konuşmayı bıraktım..
negatif ivmeyle yavaşlayıp duruyorsun en sonunda dedi.. ölüyorsun yani dedim.. evet dedi.. baktım böyle.. o_O o da baktı öyle..
..
hayat çok gaip ya..çok fazla şeye kafayı takıyoruz.. çok fazla düşünüyoruz belki de.. mutluluk mutuzluk ölüm yaşam falan filan..
nasıl yaşadığımızı çok fazla didikliyoruz sanırım.. hayatlarımız anlamlı mı anlamsız mı çok fazla önemsiyoruz.. sonuçta hepimiz anlamlı hayatlar yaşamak isteriz.. ama hayat nasıl anlamlı hale gelir? kendiliğinden zaten anlamlı mı yoksa ekstra bir efor mu sarfetmeliyiz anlamlı olsun diye?
sanırım çoğu insan uğruna nefes alacak birilerini istiyor yanında.. birilerini korumak, birilerine değer vermek istiyor.. belki de buna ihtiyaç duyuyor..
acaba bu hayatta korumak istediğin kimse yoksa o hayat çöp kadar anlamsız mı olur? insanın kendi hayatı çöp kadar değersiz mi? insanlar kendilerine değer veremediklerinden mi hep başkalarına değer vermeye çalışıyorlar? amma çok soru sordum değil mi? bitireyim mi?
..
geçenlerde büyük halam ölmüştü.. aslında uzunca bir yazı yazdım ardından.. ama sonra beğenmedim yazdıklarımı.. mutsuzluğu üzerine yazmıştım.. nasıl da mutsuz gözüküyordu bana.. yapayalnız yaşıyordu huzur evinde.. bi tane oda arkadaşı vardı ama o da yalnızdı.. iki yalnız bir arada yaşıyorlardı işte..
bir sürü dram yaşadı.. payına düşen acıyı çektikten sonra da öldü..
sonra herkes ardından ne kadar da üzüldü etti diye konuştu.. ben de dahil sadece ne kadar da üzüldü diye düşündük.. ne kadar da mutsuzdu dedim.. oysaki biz yanına gittiğimizde mutlu oluyordu.. biz yanından ayrıldıktan sonra bile bir süre idare ediyordu belki onu o kadarcık birlikteliğimiz..
..
herkes gençliğinde mutlu olmak için çabalayacak enerjiyi bulur.. ama yaşlandığında hiçbir şey için enerjin kalmıyor.. o zaman sana hayata tutunabilmen için dışarıdan destek gerekiyor.. sevilmek korunmak istiyorsun.. gençken korumak yaşlıyken korunmak istiyorsun belki de..
korunmaktan kastım ille de tehlikelerden korunmak değil.. kollanmak, arayıp sorulmak, önemsenmek, sırtını dayaman gerektiğinde arkanda birinin olacağını bilmek..
belki de hiçbirimiz yeterince korumadık onu.. o yüzden bu kadar üzüldü.. biraz daha yanında olsaydık şimdi anlamsız bir biçimde "çok üzüldü çok.." demeyecektik.. bizim de hayatlarımızın değeri 5 paradan 10 paraya çıkacaktı belki.. biraz daha anlamlı olacaktı belki de hayatlarımız..
neyse olmadı..
..
öf bee çok depresifleştim sanki.. oysaki yazmaya başlarken nasıl da keyifliydim.. aslında fenerbahçeye verip veriştiriyordum nereden nereye geldi.. nasıl böyle oluyor anlamıyorum..
fenerbahçe dedim, hobi dedim, mutluluk mutuzluk falan derken ölüme kadar gelmişim yine.. zaten ölüme gelmezsem olmaz.. bak ölüm demişken..
biri demiş ya ben varsam ölüm yok, ölüm varsa ben yokum diye.. kimdi unuttum.. neyse boşver önemli olan söz..
yani ölüyon lan ne önemi var nasıl öldüğünün kimle öldüğünün nerde öldüğünün ne şekilde öldüğünün? ölürken sen öldüğünün bile farkında olmayacaksın belki de..
o yüzden boşvereyim en iyisi bunları..
..
hem ölüm ölüm dediğin nedir gülüm.. hehhe :)
ya bu kurtlar vadisine çok fena sarmıştım ben.. en baştaki haline tabi.. gerisini izlemedim hiç pusuydu kuyuydu.. bu dizi yüzünden çok aşağılandım çok hor görüldüm.. on defa da takla attım yirmi defa amuda kalktım bu diziyi çevreme kabul ettirene kadar.. yeminler ettim kıro değilim ben diye.. allah belamı versin değilim ulan diye ağladım kaldırımlarda.. bir kere izleyin beğenmezseniz her birinize yirmi bin lira vericem dedim.. para koleksiyonumda bir sürü yirmi bin lira var da.. neyse ondan sonra izlediler de kurtuldum kıro damgasından.. :D bir ara imajım yerlerdeydi yani.. toplum içine çıkamıyordum.. her gördüklerinde çöp atmaya yuhlamaya falan başlıyorlardı.. çok zor günlerdi.. ondan sonra da aynı duruma onlar düştü.. diğer insanları kıro olmadıklarına ikna etmeye çalıştılar.. bu böyle bir lanet gibi devam etti.. herkes birbirine bulaştırdı.. bana da biri bulaştırmıştı zaten.. ben de onu aşağılayıp hor görmüştüm.. ya hayat böyle.. büyük konuşmayacaksın..
..
her neyse.. sonuç olarak dün yine boş bir gündü.. bayramın da son günüydü zaten.. oh bitti gitti kurtulduk.. valla arkadaş bu bayramlardan fena sıkıldım artık..
aslında bir yandan anlıyorum.. insanlar yalnız olmamalılar.. yani insanın çevresinde güvenebileceği kimseler olması çok mantıklı.. arkadaşlar da iyidir bu konuda ama akrabalıklar aslında arkadaşlıklara basar.. tabi samimi akrabalıklarsa.. aksi türlü arkadaşlıklar basar.. aslında samimi olmayan akrabalıklar bile görev bilinciyle hareket edildiğinde bir çok fayda sağlıyor..
halam olayında biraz duvara tosladık ama olan oldu artık:/
ya bu arada ben çok mu kötü biriyim ya? niye böyle faydasını falan düşünüyorum her şeyin.. ya ama napayım.. gerçekçiyim en azından.. şurda ortadaki gerçeklerden bahsediyoruz..
yani çevre her zaman iyidir.. hiç yoktan iyidir en azından.. insanın çevresi geniş olmalı.. tamam bu kadar.. o yüzden sadece bayramlarda seyranlarda görüşecek olsak da bir şekilde bu durumun üstesinden gelip bağlantıyı koparmamalıyız.. birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde :) akrabalarımızın da kıymetini bilmeli, konuşacak bir şey bulamıyorsak bile en azından o ne yapıyor bu ne yapıyor diye sorup kafamızı sallayarak onun bunun ne yaptığını da kafamızın bir kenarına not etmeliyiz.. yoksa ilerde bir kulağımızdan girip diğerinden çıktığı gibi çirkin bir iddia atılırsa ortaya, bu suçlamanın altından kalkamayabiliriz.. rezil oluruz..
benim gibi her yıl kaça gidiyordu, hangi okuldaydı, adı neydi(oha) falan diye sormak istemiyorsan her öğrendiğin bilgiyi yaz bir kenara.. aklında tutamıyorsan bir deftere yaz.. bayramlardan önce aç oku nerede kalmışız diye.. bi duyarlı ol bi hayvan olma ya.. yeter artık ya.. valla insanlıktan çıkmışsın..
..
başka ne diyecektim ya? bir şey daha diyecektim.. unuttum..
hah.. yazımı bitirirken şunu demek istiyorum sana kısaca.. eğer hayatında koruyup kollamak istediğin birileri bir şeyler, bir amaç, bir nesne, herhangi bir şey varsa acayip şanslısın.. hayatın o kadar da anlamsız değil demek ki..
yine bayram geldi.. yine akrabalarla karşılıklı görev icra ettiğimiz bir dönemden geçmekteyiz.. bir de şeker çikolata falan yedirmeye çalışıyoruz zorla.. almazlarsa ısrar ediyoruz.. alın da alın diye ille yedirmeye çalışıyoruz.. hayır bir sürü çikolata aldık ne yapıcaz şimdi bunları ya? insanlar doymuşlar artık görünce kusacak gibi oluyorlar.. biz de çikolatalar kalacak diye panik halinde yedirmeye çalışıyoruz falan.. işler iyice garipleşti..
bir de ben vazgeçtim ya.. şınav mekik olayını boşver.. biraz çekeyim iki hareket yapayım dedim de valla çok üşeniyorum.. bende yeterince azim kalmamış.. eskiden yapardım biraz.. ama yaşlandım artık sanırım be ühü..
böyle yazınca birden yine gaza geldim bak.. böyle gaz geliyo gidiyo.. anlık.. saniyelik bir şeyler oluyor bi anda..
neyse yahu.. belki yürüyüşe çıkarım birazdan.. gerçi uykum da geldi.. yemeklerden sonra çöken uyku gibisi de yok.. uyutur gibi yapıp uyutmasa da çok tatlı oluyor..
valla arkadaş sonuç olarak spor işi zormuş.. anlıyorum seni.. çünkü insan çok üşeniyor ya.. şimdi kim gidecek spor salonuna koşacak edecek.. ya çok uykum geldi benim.. esneyip duruyorum.. sonra hayat acımasız, herkes manyak gibi devamlı onu ye bunu ye diye zorluyor insanı.. bilirim yani.. ben de yapıyorum zaten.. zorlarım.. yani bu kadar olumsuzluğun içinde insan nasıl iradeli olabilir? bir de metabolizma meselesi var.. yavaş ise zaten yapacak bir şey yok.. o yüzden.. önceki yazılarda yazdıklarımı boşver.. takılmana bak.. ye iç sıç.. sifonu çek ama hemen.. hayat böyle güzel zaten.. hem ben zaten sürekli fast food yiyenlere laf etmiştim.. sen boşver.. sen de onlardansan yine de boşver hatta bir de bize gelip bütün çikolataları ye.. çünkü biz çok yemeyiz.. kalacak onlar.. babam çok yer ama onun da şekeri yüksek.. o yüzden yemesin.. ama yemek istiyor.. durduramıyoruz.. bağırıyor sürekli çikolata verin bana diye.. gel ye şunları gözünü seveyim.. atmaya kalksam annem attırmaz.. zaten hiçbir şeyi atamaz.. çöpleri bile zor attırıyorum o derece.. heheh şaka be.. ama yani eski püskü şeyleri bile atmıyor bi türlü delirtiyor beni.. her yerde bir şey var.. atmasın tamam bari versin birilerine.. ben minimalist hayat istedikçe kaosun içine sürükleniyoruz devamlı sanki.. ya valla sıkıldım bu kadar eşya dolu bir evde yaşamaktan.. yer yerde bir şey her yerde ıvır zıvır.. sakinlik istiyorum lan.. biblolardan da nefret ederim zaten o yüzden hepsini attım.. biz almayız zaten ama hediye gelenleri attım yani.. neden bu kadar kontrolsüzce yazıyorum ya.. uykum var ondan heralde.. neyse biblo diyordum.. insanlar neden biblo kadar salakça şeyler hediye ederler insanlara? hayvanlara hediye etseler hadi neyse.. oynar çünkü hayvanlar onlarla.. ama insanlar bibloyu ne yapsın ulan? ne yapayım lan ben bibloları? atarım gider.. hem gereksiz yere üzerinde toz birikecek her şeye düşmanım.. sanırım bence ev dediğin yerde eşyaların üzeri bomboş olmalı.. direk öyle fırt diye tozunu alıvermeliyim..
..
şeker çikolata demişken.. diş temizliği önemli.. bugün yeni bir diş fırçası aldım... yok şöyle manyak temizler yok böyle etkili
açılı uzay geometrik tekonolojili alt üst yan arka çapraz içbükey
temizlik falan diye bangır bangır reklamı yapılan dişfırçalarındansa bir de esamesi okunmayanlardan şöyle gösterişsiz alelade bir tane deneyeyim dedim..
..
bu aralar yalnızlık hissetmeye başlıyorum sanki ya.. insanlar devamlı bu konuları açıyorlar diye mi acaba? yoksa gerçekten yalnız mı hissediyorum lan? valla.. böyle aniden bir yalnızlık hissi geliyor arada.. birini arayıp salak salak şeyler anlatmak istiyorum.. onun anlatacaklarını dinlemeden telefonu kapatmak hep ben konuşmak istiyorum.. oha.
yoksa psikoloğa mı gitsem.. ben anlatsam o dinlese.. gerçi o da abuk subuk sorular sorar çocukluğuma inmek falan ister.. bense ona sıradan şeyler anlatmak istiyorum.. bak bugün kuzenlerimden biri geldi onu anlatayım mesela.. valla sıradan olmakla birlikte ilginç de şeyler var anlatabileceğim.. hem sıradan hem ilginç nasıl oluyorsa oluyor..
bunları buraya yazarak sana da anlatabilirim ama burayı dedikodu yeri olarak kullanmak istemiyorum anlıyor musun? dedikodu dediğin şey ya yüz yüze ya telefonda yapılır.. okunsa da okunmasa da bu blogda dedikodu yapmaktan keyif alamam.. imkansız.. daha önceden anlattıklarıma bakma.. bi gün öyle bi gün böyle hissederim sağım solum belli olmaz demedim mi sana..
bu aralar derdim yine büyük.. altımıza yeni komşular taşındığından beri acayip bir koku sorunu yaşıyoruz..
son zamanlarda banyo havalandırmasından bir kokular geliyor bir kokular geliyor ki sorma gitsin.. havalandırmayı kapatıyorum hemen ama tam kapanmadığından yine de geliyor o koku..
şimdi inip insanlara "çok kötü kokutuyorsunuz ya, napıyorsunuz siz anlamıyorum ki, yapıp demliyor musunuz bi saat, suyu çeksenize kardeşim" desem olmaz sanırım..
..
bu aslında mimarların suçu.. yani gerçekten tüm suç onlarda.. zaten bizim siteler yapıldıktan sonra ilk kaçan yine bu sitelerin mimarı olmuş.. heheh.. adam yaptığı hatayı farketti sanırım..
bu evlerin havalandırma konusunda ciddi sıkıntıları var.. biri yemek yapar bizim aspiratörden kokular gelir.. tuvalete girer bizim havalandırmalardan kokular gelir.. aynı şey bir üst kata ve sonrasına da oluyordur.. yani çok fena bir durum.. havalandırma sistemleri nasıl olmalı bilemicem şimdi de bir terslik var sanırım.. böyle olmamalı yani değil mi ama..
bir de şu var.. bence tuvalet havalandırması doğrudan dışarıya açılmalı.. çünkü havalandırma olarak daracık bir apartman boşluğu yetersiz kalıyor.. neden böyle yapmıyor bu insanlar diye düşündüm bir süre.. yani ben olsam gün ışığı alan, havalandırması doğrudan dışarı açılan banyosu olan bir ev yapardım.. banyoya dış cepheden bir kısım ayırırdım yani.. sonra bunu düşündüğümde neden yapmadıklarını da anlayıverdim.. o dış cepheye oda yapmak varken neden tuvalet banyo yapsın adam değil mi.. dış cephe dediğin şey önemli.. o yüzden bu tuvaletleri banyoları her neyse, pat diye evin orta yerine koyuyorlar..
bütün mimarlara küsüyorum burdan.. küsmük.. X
neden bana başkalarının kakalarını koklatıyorsunuz kardeşim ya.. kimse kendinden başka bir insanın kaka kokusuna maruz kalmamalı.. bu madde evrensel insan hakları beyannamesinde bile var..
her neyse gidiyorum..
kendime banyosu dış cephede yer alan bir ev bulacağım.. sonra da o evde kim yaşıyorsa onlardan orada yaşamak için izin isteyeceğim.. büyük ihtimalle delirdiğimi düşünecekler..
ev boş olsa daha iyiydi.. ama boş evde kalamam ben.. boş ev diye bir film var izledin mi? bin jip.
..
villa.. villada yaşasam süper olurdu.. ne yapsam zengin koca arayışlarına mı girsem.. oha.. onlar da beni bekliyordu evet. lan aslında bulmuşlardı bi tane zengininden.. ama kıymetini bilemedim.. nereden bilebilirdim ki bugün buralarda her yerin kaka kokacağını?
kıymetiniiii bilemediim bilemediiiğiiğiiim.. doğru demiş ceceli.. ceceli ne lan.. :))
neyse sonuç olarak elenktrik alamadım esra hanım dedim.. önümüzeki taliplere bakalım diyerek paravanı kapattırdım.. sonra müzik girdi, herkes ayağa kalkıp oynamaya başladı çılgınlar gibi.. bir izdivaç programının daha sonuna geldik biz de..
oha daha neler.. hehe:)
..
bu izdivaç programına katılanların ruh hali nasıl olsa gerek ya.. valla bir keresinde birini yanlışlıkla izlemiştim de ne acayip olaylar olmuştu ya.. yemin ederim çok acayip bir dünyada yaşıyoruz.. hayır bir de bir başlıyorsun izlemeye, olaylar o kadar manyakçasına gelişiyor ki kanalı çeviremiyorsun bir süre kilitlenip kalıyorsun öyle mal gibi..
artık birilerinin acilen kariyerini izdivaç sektöründe ilerletmek isteyen, izdivaça gönül vermiş esra hanım ve benzerlerine omuzlarınından tutarak "bi garışhma yaa.." demesi lazım.. vakti geldi.
..
son olarak bu yazının içermiş olduğu kaka, kaka kokusu gibi çirkin pis iğrenç kelimelerle neden olduğum rahatsızlıktan ötürü özür dilerim.
se yo..
.....
sonradan gelen tespit şeysi: söz konusu pis,iğrenç,berbat kokunun, illa ki komşu faktörünü de içerse de asıl olarak apartman altındaki ana kanalizasyon borularında meydana gelen bir sorun kaynaklı olduğu anlaşılmıştır. suçu alt komşulara yıkma girişimlerim son derece çirkin bir iftira ve saldırı niteliği taşısa da, problemin ortaya çıkış zamanının taşınma zamanlarına denk gelmesi ve daha da önemlisi bu düşüncelerimden haberdar olmayışları suçumu hafifletmektedir.
sonuç olarak şahsım tarafından belediyeye yapılan şikayet, ısrar, tekrar şikayet, atar ve çeşitli çemkirişler ile, üçlü olan apartmanımızın arka tarafında ikamet eden ve dolayısıyla kendilerine hava hoş olan kapı görevlimizin ve yöneticimizin tüm kösteğine rağmen sorun zorla araştırılmış; gerekli kazı çalışmaları ve gürültü yaptırılarak çözdürülmüştür. bu süreçte kapı görevlimize biraz iş çıkmıştır, şahsıma yönelik kötü bakışlarına hedef olunmuştur.
bu sorun böylelikle halledilse de apartman havalandırmaları konusunda yaptığım tespitler halen geçerlidir. öyle ki söz konusu alt komşu sıfatını taşıyan kişilerin tuvalette içmekte olduğu sigara, havalandırma yoluyla doğrudan bizim eve dolmaktadır ve bu durum tarafımızca hiç hoş karşılanmadığından mütevellit bu kimselerle aramızdaki gizli husumet halen sürmektedir. işbu yazı çok ciddi olmuştur lan bu nedir?
erkeksen her sabah 100 mekik 50 şınav 1 km koşu.. kadınsan 40 mekik 20 şınav yarım km koşu.. ilerde duruma göre arttırırz.. pfff bi koçluğum eksikti.. hehe şaka be naparsan yap bana ne..
göbekli seni..
..
öff çok sıkıldım ya.. dışarı mı çıkayım? (iyice şizoya bağladım, kendi kendime konuşuyorum)
delirdin mi lan? ailemle yaşıyorum ben bu saatte dışarı çıkamam.. bu saatte en fazla eve dönebilirim.. yok lan eve bile dönemem.. eve almazlar beni bu saatte dönsem.. ama sen rahatsın tabi.. ohh.. takıl..
valla böyle yazınca kendimi birden parti insanı gibi hissettim.. sanki içimde sürekli kopmak uçmak isteyen biri varmış da şartlardan dolayı olmuyormuş gibi.. yok be hiç öyle biri olmadım..
hatta çok gariptir ki geceleri dışardaysam hep huzursuz olmuşumdur.. bu tabi küçükken akşam ezanı okunduğunda evde olmak zorunda olmamla iligli olabilir.. hava kararınca eve girerek büyüdüm ben de çoğu çocuk gibi.. bu dünyanın her yerinde böyle mi acaba ya? mesela yurt dışında falan da böyle bir sokakta oynama sınırı var mı, kilisenin çanı çaldığında evde olacaksın gibisinden? hehe:)
bu kiliseler ne zaman çan çalıyordu.. oha lan hiçbir şey bilmiyorum çok cahilim.. sadece pazar günü mü çalıyor acaba? yoksa hiç çalmıyor mu artık? eskide mi kaldı çan çalmak..
eskide kalmak demişken.. şu ramazan davulcularının da eskide kalması gerekmiyor mu artık ya? bir zamanlar ne güzel soyları tükenir gibi olmuştu ama sonra yeniden hortladırlar..
hatta öyle bir hortladılar bu ilkel aktiviteye bir sistem bile getirdiler.. her mahallenin belgeli davulcusu var.. kapıya para toplamak için gelenden belge göstermesini isteyebilirmişiz. yoksa vermemeliymişiz para.. lan ben zaten vermiyorum hiç.. kapıyı açmıyorum ağzına sıçtımın dallamalarına.. ulan benim çalar saatim yok mu gibisinden klişelere hiç girmeyeceğim de başka bir açıdan yaklaşıcam olaya..
benim özel bir derdim var bu davulcularla.. ta bebekliğime dayanır.. ramazan davullarının o kendine has sesine oldum olası gıcık olmuşumdur çünkü biz küçükken zemin sayılabilecek bir katta oturuyorduk ve bu lanet olasıcalar gelip kulağımın dibinde bangır bangır çalıyorlardı.. bebekken korkup ağlarmışım, sonralarını kendim de hatırlıyorum zaten çok korkardım ben bu davul sesiyle uyanmaktan.. bazen şu yaşımda bile korkarım duyunca.. bu huzursuzlanmanın sebebi te o zamanlara dayanıyor yani..
ama tabi genel yaklaşım olan hepimizin saati var mantığı da doğru.. lakin dinlemiyorlar.. saatimizin olması onların umrunda değil.. o yüzden ben de korkutuyorsunuz beni kardeşim diyerek olaya başka bir açıdan yaklaşıyorum.. hasta insanlar var bebekler var uyuyan.. niye korkutuyonuz lan insanları? çıkarcılar.. her boktan nasıl para koparırırz derdi köylü kurnazları.. niye davul çalıyon abi gecenin bi yarısı şu devirde?
kaldı ki herkes müslüman olmak zorunda mı? bi gidin artık rica ediyorum ya.. kızma abi dur rica ettim sadece.. valla ergenekoncu değilim ben abi.. allah belamı versin değilim lan.. davul diyorum sadece dav.. tamam abi çalın..
..
neyse ben huzursuzluğa döneyim.. yani ben geceleri çok huzursuz olurum dışardaysam.. eğlenmek şöyle dursun gerilmekten insan gibi davranamıyorum bile.. ama tabi bunun üzerine gitmeye çalıştığım dönemler oldu..
üniversitenin ilk yıllarında ipini koparmış gibi dışarı çıkmaya çalışır ya hani ebeveyn baskısı görmüş herkes.. ben de onlardan biriydim işte.. her gencin başına gelir ama heralde ya.. anan baban da seni okulunu okuyor derslerini çalışıyor falan sanır.. oysaki sen okula asgari düzeyde uğrayıp, kitabı defteri sadece vize final dönemi açıp, bu zamana kadar yapamadıklarını yapma peşinde olursun sadece.. di mi? yoksa sadece ben mi öyleydim?
aşırı baskı kötü azizim.. bak görüyorsun ergenler üzerinde olumsuz etkileri oluyor.. en azından benim gibi salak bir ergen üzerinde olumsuz etkileri oldu.. ama bu durumlar kısa sürdü.. bir süre sonra kendini ispat aşamasını bitirip oturdum kıçımın üstüne anime falan izlemeye başladım evde.. içme sıçma muhabbetlerini mümkün mertebe ev ortamında gördüm.. hatta biranın tadının da bana uygun olmadığını farkettikten sonra sadece miller içtim zaten.. hehe.. gazoz mu içiyorsun diye çok dalga geçtiler.. evet ulan gazoz içiyorum.. hayret bir şey ya herkes biranın tadını sevmek zorunda mı? şarap da sevmem zaten..
ama o sıralar abim iş için rusya'ya gidip duruyordu.. gitmişken de şişe şişe vodka getiriyordu devamlı.. adetten işte :) neyse onlara sarmıştım bir ara.. meyve suyuyla falan güzel içiliyor yani heh:) tam benlik.. tatlı tatlı..
bu arada abiye bak ya kardeşine içki sunuyor hehe.. bu arada benim abilerimle aram çok iyidir.. küçük olanla zaten arkadaş gibiyiz.. büyük olanla da arkadaş kadar olmasak da samimiyizdir.. yani hiç öyle kısıtlama yasaklama bıdı bıdı görmedim abilerimden.. erkek arkadaşlarımla bile tanıştılar hatta.. oha çok modernmişiz lan.. neyse boşver şimdi abileri nerden geldik yine abiye..
gece çıkmaları diyordum.. yani bir huzursuzluk oluyor devamlı içimde.. ne yapsam atamıyorum bunu ya.. ne kadar kalabalık olsak da, ne kadar eğlensek de bir şekilde bir huzursuzluk oluyor illa ki içimin bir köşesinde.. bir an önce eve gitmek istiyorum.. düşün ki akşam ezanı çoktan okunmuş :)
yani böyle bir suçluluk duygusu bir garip bir şey işte ya.. artık üzerimde akşam ezanının sınır olduğu günlerdeki gibi bir baskı olmasa da bu durumun rahatsız ediciliği sürüyor ama.. psikolojik bir baskı altındayım yani anlıyor musun beni? beynim yapıyor o baskıyı.. tabi vakit iyice geçse annemler de arada taciz aramalarında bularak duruma katkı sağlamayı sürdürüyorlar ama işte asıl sorun beyinde arkadaş ya..
..
bir de ben istanbulda hep merkezi yerlerde kaldım.. pek ıssızlık görmedim yani.. ama bursa bu konuda istanbul gibi değli.. şehir merkezi bile özellikle kışın 8'de 9'da sakinleşmeye başlıyor.. istanbulda öyle bir sakinleşme olmuyor pek.. o yüzden biraz da bursanın ıssızlığı daha sinir bozucu geliyor.. hele bu mahallede falan özellikle kış vakti, 7'de 8'de falan sokakta nefes alan canlı zor görürsün..
çok ürkütücü lan.. ne yapayım be gece çıkıp..
..
bir keresinde zaten gece çöp atmak için aşağıya inmiştim de lan ödüm bokuma karıştı.. böyle tam çöpü atarken bir araba sesi duydum yavaşça ilerleyen, bi korktum hemen eve koştum.. hemen paranoyaklaşırım zaten.. hemen yazdım şimdi sıçtık boku yedik araba durcak içinden birileri çıkıp beni kaçırcak bir daha kimse benden haber alamayacak, arkamdan haberler çıkacak çöpü atmak için dışarı çıktı bir daha da dönmedi, amma da salak kızmış gece gece çöp mü atılır şeklinde.. oha lan çok da gencim koş lan eve kaç kaç kaç dedim.. muhtemelen park falan ediyordu o kişi..
bu sefer bir değişiklik olsun diye babet etek falan giyeyim dedim.. sevimli olayım azıcık dedim.. normalde spor ayakkabı giyen yada bez ayakkabı giyen, sevimli ile sevimsiz arası bir insanımdır.. ama bu sefer içimden hanım hanımcık olmak geldi anlıyor musun beni?
ama hevesim kursağımda kaldı.. bu babet denen kimin neden ürettiğini bilmediğim rahatsız ötesi ayakkabılar ayaklarımı neredeyse katlettiler.. ya millet nasıl yürüyor bunlarla bütün gün yemin ederim anlamadım..
bak öyle plastik gibi sert falan da değil ha.. yumuşacıklar aslında..
neyse sorun zaten derisi şusu busu değil.. sorun çok düz olması... çok düz bu ayakkabılar ya.. spor ayakkabı da düzdür ama rahattır yani, bunlar öyle değil.. bir süre yürüdükten sonra ayaklarımın tabanları ağrımaya başladı.. topuklu ayakkabıyla da yürüdüğüm oldu bütün gün ama böyle bir rahatsızlık olmuyor inan ki..
üstüne üstlük, bu ayakkabının suçu değil ama benim ayaklarımın bir durumundan ötürü topuklarımın yukarısına vurmaya başladılar.. bu zaten çoğu ayakkabıda başıma gelir..
övünmek gibi olmasın, yada olsun lan napim, ayaklarım ince ve taraksız..yani eğer ayakkabı sünerse benim ayaklar öne doğru kaymaya başlıyor.. arkada oluşan boşuk yüzünden de sürtünme durumu gerçeklişiyor ki o fena.. bazı ayakkabılarda başıma gelebiliyor işte. alırken anlayamıyorum malesef.. çünkü bu durumun yaşanıp yaşanmayacağını anlayabilmem için bir iki saat giymem lazım..
neyse.. bu ayakkabılarımı da alıp bir köşeye atmıştım giymiyordum, hadi bir giyeyim dedim.. korkulan gerçekleşti ve topuklarımın üzerindeki o ince deride aşınma sonucu iki iğrenç yara gerçekleşti.. hatta bir tanesi daha iğrençti.. ve bu durum bir saat içerisinde oluştu.. oysaki en başta ne kadar da rahattılar ya :(
yapıştırdığım yarabandı bir işe yaramadığı için ağlamaklı bir halde acılar içerisinde yürümeye çalışırken, araştırmacı ruhlu arkadaşım da bu duruma bir çözüm yolu düşünüyordu ve aniden şu silikon zamazingolardan alalım dedi.. o ne ya dedim.. hemen watsons'a girdik.. ayakkabının arkasına yerleştiriyormuşsun yapışıp duruyormuş öyle.. hemen buldu getirdi ben de elinden kaptığım gibi can havliyle fırtına gibi kasaya koştum.. koştum dediysem sekerek hoplaya zıplaya bir şekilde ulaştım işte..
arkadaşım da biraz daha bakınıp yaralarım için de bir şey bulmuş.. "acısını hemen alıyormuş" falan der demez ne olduğuna bakmadan elinden kaptım onu da fırlattım kasiyerin önüne.. oha fırlatmadım tabii ki de.. neyse sonra çıkıp kuytu bir yer aradık tamirat işlemlerine başlamak için.. pansuman değil, tamirat..
böyle araştırmacı gazeteci ruhlu arkadaşlar her durumda çok faydalı oluyorlar bak.. her şeyden haberdar oluyorlar, her konuda fikirleri oluyor..
..
önce yarabandına havada karada koyan, hatta iki defa koyan, ve hakkaten yapıştırdıktan sonra acıdan eser bırakmayan on yarabandı gücündeki bandı yapıştırdık.. ama valla kötü durumdaydı orası.. ben kalkmış deriye dokanamadım arkadaş sağolsun parmağının ucuyla kalkan deriyi kapattırdı bir şeyler yaptı.. ıyyyy klavyeye kusuvericem şimdi.. hehe.. insanlar nasıl iğrenmiyorlar ya hiçbir şeyden.. böyle kalkmış bir deri ve altında gözüken kırmızı iğrenç bir yara.. sen de mi iğrenmezsin? oha.
neyse, gerçekten o şey yapışır yapışmaz acayip rahatladım.. instant pain relief yazıyordu zaten üstünde. gerçekten de öyleymiş.. resmen acı macı kalmadı.. böyle bir ferahladım bir sakinleştim ki sorma..scholl markası da.. bak bedavaya reklam yapıyorum görüyor musun.. neyse sonra da silikonu ayakkabımın içerisine yapıştırdı, o sürtünen bölgeye.. çok rahatladım ama ya..
..
günün diğer rezilliklerinden biri de koskoca alışveriş merkezinde yemek yiyemememiz.. bu ramazanlarda iftar vakti alışveriş merkezlerinde olmamak lazım.. çok kalabalık oluyor..
sonra neyse dışarda bir yerde yedik de rahatladım.. bir yer dediğim de yine burger king hehe.. bu arada yeni neslin halini hiç iyi bulmuyorum.. yani özünde ince yapılı olduğu belli olan çocuklar bile semirmeye yüz tutmuş.. dombili dombili gezen o kadar çok ergen var ki artık.. devamlı dışarda fast food yedikleri için işte.. kardeşim bi git taze fasülye falan ye evde ya.. yazık günah be..
hayır madem yiyorsun git bi spor salonuna yazıl iki barfix çek bişey yap.. hani kızlar göbek seviyor diye avutuyorsun ya kendini.. o yalan ben söyleyeyim.. ben kaslı erkek sevmiyorum yea diyen kız aslında kedi-ciğer sendromundan muzdarip ama farkında değil.. kaslı erkek bulamadığı için, ya da elde edemediği için öyle sanıyor o.. yoksa koluna seni takmışken yandan yunan tanrısı gibi bi adam geçse buna göz kırpsa o an bırakıp gider seni bak söylüyorum burdan senin iyiliğin için..
üçgen vücut, altı parça kas.. bunlar lazım.. olmazsa olmaz.. ve emin ol ki herkes benim kadar yüzeysel.. herkes şekilci.. bak dost acı söyler. biraz bak kendine gözünü seveyim ya..
hadi o zaman şimdi git bir spor salonuna yazıl hemen.. paran yoksa çık parklardaki aletlerde teyzelerle spor yap tembel herif seni..
çabuk..
go go go..
rayzın aaap
bek on dı striiiit..
hadi göreyim seni..
......
..
bu arada dün oruç tuttum.. annem de tutmak istiyordu, hadi ben de tutayım bakalım nasıl oluyormuş böyle yaz günü oruç tutmak dedim.. anneme uzun yıllardır tutturmuyordum.. yaşlandı artık diye.. başı falan dönüyor ağrıyor ediyor diye yasaklamıştım buna.. ama dün için ta kaç gün öncesinden konuşmaya başlamıştı.. kadir gecesiymiş diye.. tutalım da tutalım dedi durdu.. iyi dedim ben de tutalım madem..
ben şu yaşıma kadar pek tutmadım.. yani toplamda tuttuğum oruç sayısı bir elin parmaklarını geçiyor mudur bilmem.. geçiyorsa bile iki elinkini katiyen geçemez..
neyse sonuç olarak dün tuttuk ve o kadar zorlanmadım.. üstelik dün çok fazla yürüdüm ettim.. ona rağmen çok etkilenmedim.. sadece bi arkadaş yanımda sigara içince biraz genzim yanmıştı..
ama genel olarak iyiydi işte.. hatta kaptırdım kendimi bugün için de tutayım dedim.. biraz imana geleyim dedim.. ve gece hayatımda ilk defa kendi başıma sahur yaptım.. bir yandan yiyorum bir yandan şaşırıyorum falan.. çok ilginçti.. ben.. oruç.. hem de tek başıma.. obaaa.. ölecem mi lan yoksa diye düşünüyorum bir yandan, o derece şaşkınım yani..
neyse sonra sabah bi kalktım boğazım o kadar kötü ki anlatamam.. böyle yanıyor acıyor, susuzluk hissi öldürücü raddede, attım kendimi yataktan duvarlara çarpa çarpa mutfağa doğru yürüdüm, uzaktan fırının saatini bi gördüm: 7! daha yiyeli içeli 2,5 saat olmuş ben susuzluktan geberiyorum.. eyvaaah dedim nasıl geççek bugün.. nasıl dayancam ya akşama kadar.. sonra mutfağa girdim annemi gördüm.. bi ona baktım bi masadaki sürahiye.. yutkunmaya çalıştım ama boğazımın kuruluğundan yutkunamıyordum bile.. ölüyorum diyip çıktım mutfaktan, tuvalete gittim.. bir yandan çişimi yapıyorum bir yandan da düşünüyorum vücudumdaki suyu dışarı atıyorum ulan diye.. bir an yapmasam mı diye bile düşündüm.. oha. ama evet düşündüm. ama yaptım.
ama o derece perperişan haldeydim yani.
benim bu arada çok fazla su içmek gibi bir olayım var.. bazen uykudan uyanıp yanı başımdaki sudan içer geri uyurum.. ille yanımda su olur uyurken.. kalkınca da ille bi bardak su içerim.. yatarken de içerim.. gün içinde de sürekli susarım.. suyu çok severim yani.. hem çok içerim hem çok kullanırım..
nitekim sahurda da ilk gün de ikinci gün de yedikten sonra patlayana kadar su içtim.. korktum çünkü susuzluktan gebericem diye.. hatta o kadar çok içtim ki bir süre yatamadım oturdum öyle.. mideme kramplar falan girdi şişkinlikten.. ve işte dediğim gibi ilk günü kolayca atlatsam da ikinci gün böyle bir durum yaşadım..
..
sonra, susuzluktan gebermenin eşiğinde iken öğle vakti ne oldu biliyor musun.. regl oldum o_O
şansa bak ya.. süper oldu.. hiç bu duruma bu kadar sevinmemiştim hayatımda..
neyse yani ondan belki de o kadar gebercek gibi hissettim kendimi..
mmğolabilir.. neyse..
..
eveet bugün de böylece bitti sanırım.. garip bir gündü.. karfurda sıkılıp koruparka gitseydik keşke demiştim arkadaşıma, gidelim istiyorsan demişti.. oha. tabi götüttürmedim..
beş boyutlu sinemanın önünden ne zaman geçsek girelim derim hayır diyeceğini bile bile, tamam dedi bu sefer.. oha. tabi girdirtmedim..
neden her dediğime ok dedi çok şaşırdım.. normalde yapmaz böyle..
annemler de geç saatte dışardaysam taciz ederler en az 2 defa.. bu sefer bir şey yapmadılar.. eve gelince bıkbıklanırlardı ya da surat asarlardı ya da her ikisini birden yaparlardı.. bu sefer bir şey demediler.. oha.
ölecek miyim lan yoksa?
oruç falan da tutasım geldi..
ne oluyor ya..
gerçekten..
?
neyse sorun değil..
hem, ölüm dediğin de bir çeşit instant pain relief değil mi ki bazen?
..
o kadar pain relief diye diye aklıma painkiller geldi bak.. dinlemezsem olmaz şimdi.. eski günlerin hatrına..
her ne kadar judas'ınkini daha dinlenesi bulsam da death coverı sanırım şu an için daha uygun olacak.. çünkü girişte aaaaaaaaağaağağağağ... yaaaaaaaaaaaağaaaaaaaağaaağ diye bağırıyor ya.. ben de aynen böyle bağırıyordum canım yanarken bak.. gerçekten..
vay be.. ne diziymiş ya.. izlerken vay vay vay demekten bir hal oldum..
yani bazı anlarda o kadar kararsız kaldım ki anlatamam.. ho gae'yi mi tutsam dam deok'u mu tutsam çok kararsız kaldım.. hehe..
tabi en başta damdukçuydum.. isme bak ya.. damduk.. :D
onlar damduk diye okuyor yani.. gerçi biraz dam dok gibi aslında.. yok aslında tam olarak tam toh gibi.. yada tam toga yada tam toha.. aman ne bileyim her seferinde farklı anlıyorum ismi..
neyse damduk işte.. :)
şimdi bu bizim damduk yiğit oğlan çıktı.. kuzeni hoge de öyle.. ona da hoge diyim kısaca.. yazık bahtsızlarmış ki taht kavgalarının göbeğine düşüvermişler.. şöyle huzur dolu bir aile ortamı ara ki bulasın..
tabi bu dizide ilginç olarak fantastik öğeler var.. zaten adı üstünde "efsane" dizinin adı.. yani bi tane efsaneyi konu almış senarist abla ve abi.. hemen baktım bitirir bitirmez kim yazmış lan bu manyak şeyi diye.. yazarlardan bi tanesi kesin kadın da, diğerini anlamadım aslında ama erkek olduğunu tahmin ediyorum.. neyse bunların konuyla pek alakası yok her ne kadar bunlar yazmış olsalar da.. o yüzden ben diziye döneyim..
şimdi şöyle anlatayım olayı; en başta cennet tarafından yaratılmış dünyaya gelen bir cennet kralı var.. bu adam gidip iki kadın arasında kalıyor ardından işler sarpasarıyor, olaylar gelişiyor.. kadınlardan bi tanesi kafayı yiyip deli deli işler yapıyor ötekinin bebeğini kaçırıyor uçurumdan atmaya kalkıyor falan, beriki de bebeği öldü diye yaygarayı koparıp ortalığı ateş toplarına tutuyor, yakıyor yıkıyor etrafı.. öyle bi gücü var çünkü bunun.. ki, o güç önceden öteki kadınındı.. adam ondan alıp buna verdi.. yemin ediyorum çok manyak olaylar.. :)
neyse işte başta gülerek izledim bu kısımları lan ne saçma şey bu böyle falan dedim.. ama sonradan sarmaya başladı..
işte bu kapışmaca sonucu dünyanın neredeyse sonu geliyormuş da son anda cennet kralı kontrolünü kaybeden kadını öldürüp dünyayı kurtarmış.. tabi bir süre hayat durmuş, dünya sular altında kalmış falan da filan.. neyse sonra bu cennet kralı, bok varmış gibi 4 tane sembol bırakmış dünyaya.. tabi bunların da muhafızları var.. sembollerin yani.. bu kadınların sahip olduğu güç de sembollerden biriydi hatta..
adam da çok tipozdu öyle beyaz saçlar falan.. kajin ne diye kafayı yedi bunun aşkından anlamadım..
..
neyse sonra aradan 2000 yıl geçiyor fakat günümüz zamanına ulaşmıyor tabi, yine eski bir zamanda geçiyor dizi..
işte böyle genel olarak garip garip şeyler var.. izlemesi zevkli ama şu an çok fazla bir şey hatırlayamıyorum aslında diziye dair.. yani hatırladıklarım özetle bu kadardı.. evet bitti bu kadar.
dur ama dur dizideki iki tane dikkat çekici olaya değineyim.. olay 1 ve olay 2 olarak anlatayım sana bak.. bunlardan başka da öyle çok kayda değer bir olay yok zaten.. neyse önce olay biri inceleyelim..
olay 1
görüyorsun ki bizim larva hoge büyüyor serpiliyor adeta bir kelebeğe dönüşüyor.. yani sen o kurbağa yavrusunu andıran çocuk, git büyü, acayip bir hale bürün.. vay vay vay dedim, jooshin yıldızı bok yemiş, asıl kral hoge olmalı bile dedim.. ama cennette karşı gelip de başımı belaya sokmak istemiyorum.. o yüzden hemen 2. olaya geçelim..
olay 2
burada da damduk'un gelişim evrelerini görüyorsun.. şu adama bak ya.. biliyorsun bu hayatta benim için en önemli şey tiptir.. hehe.. şaka lan.. ama bu adam iyimiş.. hatta sakalla bıyıkla falan on numara olmuş..
hayatım boyunca sakal bıyık gibi kıl tüy olaylara kıl kapmış biri olarak şimdi burda ne kadar da beğendim.. çok ilginç ya.. bu arada o sakal ve bıyık takma olabilir.. olsun yine de güzel olmuş..
neyse sonuç olarak damduk'un gelişim evrelerinde şaşırtıcı bir durum yok.. küçükken de kelebenkmiş..
..
işte böylee.. hoge'yi mi tutsam damduk'u mu tutsam ciddi anlamda tereddüte düştüm bazı bazı.. ama hoge, anası ve kiha yüzünden iyice balatayı yakıp deli deli işler yapmaya başlayınca ne kadar beğensem de daha fazla arada kalamadım ve damdukçu oldum..
yani özetle diziyle ilgili söyleyebileceğim şey hoge'ye yazık olduğudur.. (özellikle son haline yazık oldu)
ah be hoge bee.. yazık etti kendine yazık.. o tiple kaç tane kihası olurdu.. tutturdu ille de deli olanı istiyorum diye.. bu erkeklerin deli kadınlara karşı zaafı var sanırım.. bu da başka bir yazımın konusu olur artık..
..
ha bir de son olarak dizinin sonundan bahsetmem gerekirse ishal sıçar gibi bir final yaptı diyebilirim.
gerçi özel bölümü vardı orada gördüm ki damduk rolündeki kişi bacağını mı ne kırmış.. o yüzden erken bitirmişler.. ki o kırık bacakla bile bayaa bi sahne çekilmiş.. bi ata bindirmek için 10 kişi uğraşıyorladı falan.. hehe komikti..
ağlama bebeyim..
kacimaaaaaaa!! (gitme diyorum)
yoksa hacima mı.. hacima mı kacima mı.. aman neyse ne.. birkaç kelime kaptım diziden ama bak..
en en son olarak şimdi hatırladım aklıma bir şey takıldı bitince..
o çocuk ne olacak peki? hı? o da cennet kanından değil mi? damduk o kadar cennet kralının soyundan olanlar daha fazla karışmasın dünyaya diye gidiyor, cennet kanından olmayan basit, sıradan ve zavallı dünyalılar kendi başlarının çaresine bakabilirler deyip çekip gidiyor ışığa doğru, e peki çocuğu ne olacak, o burda mı kalacak? bak içime dert oldu.. onu da alıp götürseydi ya.. hayır çünkü yeni bir taht kavgası daha istemiyorum şu dünyada lütfen..
..
işte böyle bu dizi de bitti..
ama gerçekten sonu çok saçma olmuş..
hem kim bakacak şimdi o çocuğa? muhafızlar da ölmeyecek miydi o kılıç kırılınca? ben mi yanlış anladım? sujini de ölmeyecek mi?
çocuk ne olacak çocuk?
yada muhafızlar değil de sadece semboller mi yok olacak demişti yılan-kaplumbağa sembolünün muhafızı olan adamın köyündeki yaşlı bilge kişi? hı?
aman neyse hatırlamıyorum umrumda da değil.. şu hale bak ya.. oturmuş şurda büyük ihtimal sadece uzak doğuluların ve üç beş tane de uzak doğulu olmayan insanın izlediği bir dizi hakkında yorum yapıyorum düşünüyorum tasalanıyorum..
olacak iş değil..
..
bizim pimponlar ne yapıyor diye bi salona bakmaya gittim, bir de ne göreyim.. akasya durağı reklama girmiş, fb tv de daha önceden oynanan fb-gs maçlarından görüntüler veriyormuş, bunlar da ona bakıyorlarmış aralarda.. çok şirinler ya.. hem çok kek bi dizi izliyorlar hem de reklamlarda fb gazı depolayarak yarın için şimdiden hazırlık yapıyorlar sanırım.. hehe..
olamaz.. şeftali suyu damlattım.. bu leke bırakıyor muydu acaba.. aman boşver.. ama şarkının üstüne de iyi denk geldi..
..
ya şarkı demişken çok acayip bi şarkı çalıyor şu an.. dead man walking diye.. beni öldürdün mafettin maf.. hayallerimi yıktın gittin allahın cezası şeklinde tercüme edebileceğim sözleri olan bir şarkı fakat çok oynak.. yani ne bileyim insan şaşırıyor..
yani şu sözlere bak..
You killed me --- öldürdün beni..
When you left me --- çekip giderken hiç mi üzülmedin insafsız? Now you're looking --- şu suratımın haline bak.. At a dead man walking --- zombi filminde figüranlık yaptım, makyaj yapma gereği bile duymadılar..
x2
Dead man walking --- yemeden içmeden kesildim..
Dead man walking --- bir deri bir kemik kaldım..
Dead man walking --- canlı cenazeye döndüm..
I said no you said yes --- hayır dedim hayır, uzatma..
I will go don't love you no more --- artık sevmiyorum seni, aha kapı orda ben değil sen gidiyorsun
And you left me alone --- yea nasıl oluyormuş? With a broken soul --- bu kadar ruhsuzsam senin marifetin.. And you killed all my dreams --- hayallerimi yıktın .. You killed everything --- mahvettin her şeyi.. Can't go on living --- artık yaşayamıyorum.. Without you by my side --- sen olmadan.. heheee nasıl da yedi.. şaka yaptım la komşu kızı.. gel buraya gel ağlama.. ama azcık insan ol artık valla terkedivericem bigün gerçekten..
There's no death --- ölüm ölüm dediğin nedir gülüm There's no life --- ben senin için yaşamayı göze almışım
I said black you said white --- siyah! beyaz! en büyük.. beşiktaş! I don't mind let's leave that behind --- umrumda değil artık fenerbahçe.. bırah yaa I'm sure we can find --- eminim bir gün A new way of life --- messi de beşiktaşlı olacak zaten.. 'Cause you killed all my dreams --- fenerbahçe artık mahvetti beni You killed everything --- böyle takım olmaz olsun Can't go on living --- yaşayamıyorum artık Without you by my side --- bir fenerbahçeli olarak..
I know we broke up --- ayrıldık işte sonunda.. Kinda messed up --- berbat oldu her şey, aileler de birbirine girdi.. But I know that --- neymiş bildiğin? ne ne ne? We can give it one more try --- nişanı attık diyorum daha ne bi daha denemesi.. x4
You killed me --- bitirdin artık beni yeter iliğimi kemiğimi sömürdün When you left me --- ya sev ya terk et gözünü seveyim bitsin bu işkence Now you're looking --- şu halime bak At a dead man walking --- ne tip kaldı ne sağlık..
x4
At a dead man walking --- almadığın bi canım kaldı At a dead man walking --- onu da al rahatla.. al al..
At a dead man walking --- allah belanı versin senin ne diyim..
You killed me --- öldük üzüntüden.. When you left me --- gol yediğinde fenerbahçe Now you're looking --- şaka lan o kadar da değil, şımarma hemen.. neyse hadi beraberliği yakaladın yine.. At a dead man walking --- afferin lan kerata.. ama şimdi ya kazancan ya 2-2 berabere kalman lazım.. gerçi benim umrumda değilsin de yine de annemleri üzmemen açısından söylüyorum..
At a dead man walking--- in yor heeeğeed.. in yor heeeğeğeğed zaaambi zaaambi zaağambeah eyah eyah eyah oğoh oğoh oğoh oğoh heğeeeyaaaayayaaayaaağğaaa
bak çevirdim sözlerini de.. şimdi böyle bir şarkıyı dımtıs dımtıs laylay müzikle söylüyorlar şu adamlara bak ya..